TESEV ve KA tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre Türkiye’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki marka değeri yüksek. 16 bölge ülkesinden 2800 kişi Türkiye hakkında yüzde 69 oranında olumlu kanaate sahip. Türkiye’yi yüzde 65 ile Mısır, yüzde 62 ile Birleşik Arap Emirlikleri takip ediyor.
Ancak geçen yıllara göre düşüş var. Düşüşte Suriye’den katılımcıların Türkiye algısındaki değişimin etkisinin olduğuna şüphe yok. Bu ülkede Türkiye hakkında olumlu düşünenlerin oranı sadece yüzde 28. Tahmin edilebileceği gibi İran ve Irak’ın Türkiye’yi olumlama oranında da düşüş var. İran yüzde 71’den yüzde 59’a, Irak yüzde 74’den yüzde 54’e gerilemiş.
Türkiye’yi yönetenlerin ve marka değerinden ticari çıkar sağlayanların bu düşüş eğilimine dikkat etmeleri şart. İmajımızı korumak için şimdi her zamankinden daha çok çaba gerekiyor. Suriye’de iktidar devrolunca, Irak ile ilişkiler gelişince puanlar yukarı çıkar demek kolaycılık olur. Unutmayalım ki bu yıl Türkiye’nin model olarak kabulünde de düşüş var. Yüzde 61’den yüzde 53’e inmiş.
***
Türkiye’nin Arap coğrafyasında sevilmesi kendi başına da önemli, Türkiye’nin Avrupa ve Amerika ile olan ilişkileri açısından da önemli. Model olarak kabul görmesi, olumlanması, bölgenin siyasi gücü olarak algılanması, gelecek 10 yılın ekonomik açıdan süper gücü olacağının söylenmesi Türkiye’nin dünya siyasetinde etkili olmasını sağlıyor.
Bu kolay gerçekleşmedi. Bilinçli siyasi tercihlerin ve tarihi tesadüflerin sonucunda oldu. 11 Eylül yaşanmasaydı İslam-demokrasi dengesi bu kadar konuşulmazdı, Türkiye’nin de modelliği gündeme gelmezdi. Davos olmasaydı Araplar Türkiye’ye bu kadar saygı duymazdı. Arap Baharı denen süreç içinde Türkiye’nin Mısır, Tunus ve Libya karşısında benimsediği politika da imajının pekişmesine yol açtı.
Yakın zamanlara kadar imparatorluk tarihi, Arap milliyetçilerinin anlatıları ve dini referans biçimlerinin farklılığı yüzünden hakkında olumsuz kanaatlere sahip olunan Türkiye kısa bir süre içinde Arap sokağının en makbul ülkesi haline dönüştü. Dizileri seyredilmeye, olumlu imaj daha da pekişmeye başladı. Ticari ilişkiler de imajdan hem yararlandı, hem de oluşmasına katkıda bulundu.
Ama bundan sonra böylesi bir algı patlamasını tekrar yaşatacak imkanlar ufukta görünmüyor. Ne bir daha 11 Eylül olacağı var, ne de benzeri siyasi reaksiyonların Amerika tarafından gösterileceği. Davos da tekrar yaşanacak bir olay değil. Kaldı ki artık bölgenin önceliği Filistin sorunu olmaktan da çıktı.
***
Açık uçlu olarak sorulan bölgenizin en önemli sorunu sorusuna verilen en ağırlık cevap % 26 ile ekonomi. Aynı soru ülkenizi olarak sorulduğunda ekonominin ağırlığı yüzde 47’ye çıkıyor ve bırakın Gazze’yi Filistin sorununun dahi esamisi okunmuyor. İnsanların ikinci önceliği güvenlik, üçüncüsü diğer siyasi konular, dördüncüsü kamu hizmetleri, beşincisi terör.
Kısacası inişe geçen Türkiye imajının, ülkenin marka değerinin korunması için düşüşün sorun olarak görülmesi ve bu sorunun da yönetilmesi gerekiyor. Belli ki sorunun bir kısmı Suriye politikamızdan, bir kısmı bölgede yeni emsallerin yaratılmasından, bir kısmı da Türkiye’nin çözemediği sorunlarının Arap kanaat önderlerinin gözüne batmaya başlamasından kaynaklanıyor.