Şah Fırat Operasyonu, Türkiye devletinin ulaştığı “devlet kapasitesi” düzeyinin yeni bir göstergesi oldu. Daha önce Musul Konsolosluğundaki çalışanlarımızı kurtarma operasyonunda da benzer bir durum açığa çıkmıştı.
Operasyonda stratejik zeka ürünü dört unsur var. Bunlar; türbe yerini taşımak, taşırken dini tören yapmak, türbe yerini Suriye sınırı içinde bırakmak ve kalan türbe yapısını imha etmek şeklinde. Şimdi neden bu operasyonun arkasında ve yapılış biçiminde stratejik zeka olduğunu tek tek tartışayım.
Türbeyi taşımak proaktif tutum örneği
Süleyman Şah Türbesi Suriye’de IŞID’in kontrol ettiği bölgede kalmıştı. IŞID ister kendi dinamikleri ile ister başka uluslararası istihbarat güçlerinin etkisi ile türbeye saldırabilirdi. Bir anda kendimizi bir savaşın içinde bulabilirdik. Türbenin işgal edilmiş veya askerlerimizin esir alınmış olduğu bir durumda savaşa girmekten kaçınamazdık. Bunu bölgedeki tüm aktörler biliyordu. Türbeyi taşımak bizi istemediğimiz bir savaşa sokulmamızı engellemiş oldu. Süreç bizim kontrolümüze girdi. Bu duruma yönetim bilimlerinde “proaktif tutum” veya “ön alma” deniyor.
Dini tören yapılması
Operasyonun ikinci önemli unsuru ise, türbenin taşınırken dini tören yapılması ve bunun kamuoyuna vurgulu bir şekilde açıklanması. “Nakl-i kubur” kavramı kullanılarak kabir taşımanın dini meşruiyeti ifade edilmiş oldu. Böylece ortaya çıkabilecek negatif algıların önüne geçilmiş oldu. Ayrıca dini tören yapmak, ordumuzun dini değerlerle uyumlu olduğuna, tarihsel köklerine bağlı olduğuna dair de ek bir pozitif algı oluşturdu.
Türbeyi Suriye içinde tutmak
Türbenin yerini Suriye içinde ama sınırımıza 200 metre mesafede tutmak ise, Suriye içindeki toprak parçamızdan vazgeçmediğimiz anlamına geliyor. Tarihsel olarak oluşmuş, uluslararası sözleşmelerle tanınmış bir vatan toprağından vazgeçmek stratejik akıl ile bağdaşmazdı. Mezar Türkiye içine getirilseydi, fiili olarak vatan toprağı terk edilmiş olacaktı. Türbeyi kontrolümüz altında tutabileceğimiz kadar yakınımızda ama Suriye toprakları içinde tutmak stratejik açıdan akıllıca bir eylem.
Kalan türbe yapısını imha etmek
Kalan türbe yapısını imha etmenin iç burkan bir tarafı olmakla beraber, kalan yapıları imha etmek de stratejik bir eylem. Eğer yapı olduğu gibi bırakılsaydı, IŞID savaşçılarının fotoğraf çektirdiği bir mekana dönerdi. O resimlerden de provokatif algılar üretilirdi. Günümüz dünyasında her eylemi anlamı ve algıları ile birlikte düşünmek gerekir. Artık algılar neredeyse gerçekliğin kendisi kadar önemli hale geldi.
İmha etmenin iç burkan tarafı ise betonarme olsa bile bir mimarı yapının yıkılmış olması. Türbenin kutsal emanet olan tarafının Türkiye’ye getirildiğini biliyoruz. Türbenin mimarı özelliklerinin ise kayıt altına alınıp alınmadığını bilmiyorum. Eğer türbenin mimarı özelliklerinin kayıtlarını da almışlarsa, operasyona “on numara” diyebiliriz. Büyük devlet olmak her ayrıntıyı düşünmek demektir.
Devlet kapasitesi puanımız
“Devlet kapasitesi” terimi, devletlerin yönetim, ekonomi, askeri, eğitim vb. alanlarda işlevsellik düzeyini gösteren bir terim. Devletin kapasitesinin en ideal haline 100 puan dersek, artık iç savaş düzeyine gelmiş, devletin varlığının ortadan kalktığı hale 0 (sıfır) puan verebiliriz. Ben kendime hep şu soruyu sordum: Türkiye devletinin şu anki kapasitesine kaç puan vermek gerekir? 90’lı yılların devlet kapasitesi 30-40’lar düzeyiydi. Şimdilerde devlet kapasitesi 60-70’ler düzeyine gelmiş ve artmaya devam ediyor gibi görünüyor.
Şah Fırat Operasyonundaki beceri ve stratejik zeka devlet kapasitesinin artmaya devam ettiğinin göstergesi.