Afganistan olayları ile birlikte yeniden bölgesel güç dengelerinin nasıl ve hangi formatta denklem oluşturacağı sorusu tartışma sebebi oldu. Uluslararası aktörleri bakıldığında kıran kırana alan savaşı verildiği ve rekabetin zirve yaptığını görüyoruz .Afganistan'ın istikrarı önem arz ettiği kadar çevresindeki tüm dengeleri de etkileyeceği açıktır. Bu sebeple Taliban'la anlaşılırsa daha isabetli ortam söz konusu olacağına inananlardanım. Türkiye istikrarı sağlayabilen önemli güçtür. Tabii ki Afganistan konusu tek başına ele alınamaz. Burada istikrarı sağlamak uluslararası güçlerin de anlaşabilmesi ile de orantılıdır. Tabii ki DEAŞ'ın devre dışı bırakılma hamlesi yeni kanlı olayların sahne alacağını da işaret ediyor. Havaalanı patlamasını üstlenen DEAŞ yeni sürecin parçası olmak niyetinde olduğunu da ifade etmekte.
Tabii ABD'nin ne yapmak istediğini anlamak Londra Pekin arasındaki anlaşmaların nihayete hangi gayeye hizmet ettiğini okumak şarttır.
İşte böyle ortamda Türkiye'nin bölgesel güç varlığının kalıcı hale getirilmesi için anlaşabilmek ve mümkün olan her alanda fiili olarak boy göstermesi gereklidir.
Taliban'la başlayan yeni süreci simdi sadece ezberlere dayanarak okumamak lazım.
Evet Amerika'nın Afganistan'daki varlığı bir kesim için önemli oranda istikrar ve özgüven getirdi. Amerikan uçağına binmek isteyenler de esasında o kesim idi. Maalesef kötü olaylarla sonuçlandı. Ama meseleni sadece Taliban üzerinden okumak yanlış olur. Afganistan'a genel pencereden bakmalı ve geçmiş bağımızla birlikte değerlendirmeliyiz.
Türkiye'nin bölgesel güç olma istikametinde tüm hamlelerinde başarıya imza atabildi. Neden bir çok nedeni var en önemlisi ise bedel ödeyecek kabiliyeti ile alanda fiili varlığı ile boy gösteriyor. Bu asker güvenlik güçleri istihbarat konsepti ile olayları analiz etme becerisi ile mümkün oluyor. Ve Tabii Başkan Erdoğan'ın Türkiye'yi Osmanlı'dan sonra geri çekildiği tüm bölgelere yeniden geri dönüşünü sağlayan politikaları bu alan hakimiyetinin esas mihenk taşıdır.
Bölgesel güç olmak küresel aktörlüğe talibim demek beraberinde hareket edilmesini sağlamalıdır.
Ekonomik olarak Türkiye'nin büyümesi de bu hedeflerin esas temellerindendir.
Geldiğimiz nokta önemlidir ve değerini bilmemiz gereklidir.
Türkiye'nin kalıcı güce dönüşmesi için Afganistan Balkanlar Afrika Kafkasya Akdeniz çevresi mümkünse her yerde olması lazım. Elbette bunlar ekonomik olarak zorluklar ve külfet getiriyor günün sonunda. Ama günün sonunda daha büyük kazanç elde etme şansına da fırsatlar sunmakta olduğunu da unutmamak lazım.
Tabii bilgisayar arkasında oturup bu güzel hayalleri kurmak çok kolay diyebilirsiniz .Ama biz bedel ödemeyi beceren bir millet olduğumuzu da unutmamalıyız. Kalıcı ve etkili güç olmak için hem içeride hem dışarıda önemli hamleleri yapmak şarttır. Başka türü sindirilmiş toplumların sırasına misafir edileceğimizi de aklımızın bir tarafında hiç unutmamak üzere tutmamız gerektir. O sebepten biz hamlelerimizle birlikte orta ve uzun vadeli hedeflerimizin altını oluşturmak zorundayız.
Bu söylediklerimin çoğunun teknik alt yapısını Türkiye yapıyor ve yapacaktır. Ama anladığım kadarıyla bunu dışarıdan daha ziyade içeride anlatmak hayati derecede önem arz etmeye başladı. çünkü içeride bu büyük hamleler için ortamı diri tutmak en azından dışarıdaki hedef varmak kadar ehemmiyet arz ediyor.
Başkan Erdoğan'ın Balkan ziyareti sırasında elini öpmek isteyen ve öpen bir asker görüntüsü herkes gibi benim de zihnime kazındı. Bana bir Türkiye ve Erdoğan dışında başka ülkenin başkanının elini öpmek isteyen bir asker örneği gösterin. Çok aradım ama yok..
İşte bu tablo bizim tüm değerimizin tek karedeki yansımasıdır.
Günlük basit olaylar içinde boğulmaktansa gelecek vaat eden hedefleri düşünelim tartışalım. İçerideki gündemimiz bu olmalı.
Küresel güç olmak için ne yapmalıyız tartışması iç siyasetin gündemi oldukça biz küresel güç olmuşuz demek olacaktır.