TÜİK’in yeni açıkladığı 2018 yılı verilerine göre, Türkiye’de 2014 yılında 3,6 kişi olan ortalama hane halkı büyüklüğü 2018’de 3,4 kişi olmuş. Ayrıca çekirdek aileden oluşan hane halklarının oranı 2014 yılında yüzde 67,4 iken 2018’de yüzde 65,3’e gerilemiş. Tek kişilik hane halklarının oranı ise 2014 yılında yüzde 13.9 iken, 2018 yılında 16,1’e yükselmiş.
Bu verilerin anlamı şu: Geniş ailenin küçülme trendinden sonra çekirdek ailede küçülme trendine devam ediyor. Bir ev çatısı altında yaşayan kişi sayısı giderek azalıyor. Tek ebeveynli aile sayısı artıyor. Tek başına yaşama oranı yükseliyor.
Bu verilerin altında yatan unsurları da şöyle izah edebiliriz: Çocuk doğurma sayısı azalıyor, boşanma artıyor, evlenme yaşı giderek yükseliyor, ortalama ömür uzuyor ve yaşlılar daha fazla tek başına yaşıyor.
Tek başına yaşamanın artmasının kanaatimce üç büyük nedeni var: Evlenme yaşının yükselmesine bağlı evlilik öncesi tek başına yaşama, boşanmanın artmasına bağlı tek başına yaşama, yaşlanan kişilerin tek başına yaşama oranlarında artma.
Modernleşme rüzgârı Türkiye aile yapısını da değiştiriyor
Aslında Türkiye’de bu olup bitenler tüm dünyadaki modernleşme sürecinin bir parçası. Batı dünyasında olup biten ailenin değişim süreci bizde de daha görünür hale geldi. Türkiye’nin aile yapısı modernleşme rüzgarının etkisi altında değişiyor. Bu değişimin hızı Türkiye’nin her tarafında gözlenirken Batısında daha belirgin.
Ailenin bu değişim sürecine yönelik kabaca iki yaklaşım var. Birinci yaklaşım bu değişimi olağan buluyor ve korkulacak bir durum olmadığını söylüyor. İkincil yaklaşım ise bu değişimin korkutucu olduğunu, psiko-sosyal sonuçlarının ağır olacağını ifade ediyor. Doğrusu ben bu değişimin hayra olmadığını düşünenlerdenim.
Aile yapısındaki değişimin riskleri
Bir ailenin ne halde olduğu hem eşleri hem çocukları hem de yakın çevrenin ruhsal ve sosyal sağlığını yakından etkiler. Birçok çalışma evlilikleri iyi olan eşlerin ruhsal iyilik halinin bekarlara göre daha iyi olduğunu gösteriyor. Boşanmanın bir dizi psikolojik, sosyal ve ekonomik olumsuz sonuçları var. Anne veya babasız büyümek çocukları psikolojik açıdan olumsuz etkiliyor. Yalnızlık hızla sosyal izolasyona dönerek ruh sağlığımızı bozucu etki yapabilir. Yalnız yaşamak bir yaşlı için acı bir deneyim.
Ailenin bu değişimini riskli ve olumsuz bulanlar bu güçlü değişim dalgasına karşı nasıl durulacağı konusunda da fikir yürütüyorlar. Ana soru “Sosyal politikalar yoluyla bu büyük değişim trendini dönüştürmek, en azından etkilemek mümkün müdür?” şeklinde.
Aile yapısındaki değişime etki etmenin iki yolu
Ailenin bu büyük değişim trendine etki etmenin kabaca iki yolu var. Birincisi makro sosyal politikalar, ikincisi de mikro sosyal politikalar. Aile için makro düzeyde çalışmalar aileleri ekonomik ve sosyal olarak desteklemeyi içeriyor. Örneğin sosyal devlet mantığıyla kadına doğurmayı teşvik edici ekonomik ve sosyal imkanlar arttırılmaya çalışılır. Aile için makro düzeyde çalışmalar ise evlilikleri ve aileleri güçlendirecek eğitimlerin toplumsal düzeye yayılmasını, zora girmiş ailelerin danışmanlık hizmetlerine ulaşmasının kolaylaştırılmasını içerir. Türkiye’nin bu iki alanda da alması gereken çok yolu var.