Mısır’ın başkenti Kahire’de 4 milyon kişi, darbeyle alıkonulan meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi için Ramazan’a ‘intifada’da girdi. 20 milyonluk kentte 5 kişiden biri darbecilerin temsil ettiği ‘bürokrasi, yargı ve ekonomiyi elinde tutan sisteme’ karşı, başlatılan katliama rağmen ‘dik duruyor'…
Geçen hafta, Mursi’nin bir hatası varsa, ordunun liderliğinde, bürokrasi, ekonomi, yargı ve medyayı kontrol altında tutan sistemi ‘uzlaşmayla değiştirme’ arayışı olduğunu yazmıştım. Mursi, düşük katılımlı seçimle ve başka partilerin desteğiyle seçildiği için bu yapıya balyozla giremedi; sadece dokunmaya kalktı. Ve dokunur dokunmaz ‘resmi’ medya organlarının başlattığı ‘şeytanlaştırma’ kampanyasıyla karşı karşıya kaldı. Bugünlerde Türk medyasında sıkça görülen ‘yoksulluğu arttırdı, uzlaşmadı, ayrıştırdı, kadrolaşmaya başladı’ sözlerinin kaynağı işte o yayınlar.
Bu yayınlar Türk medyasında ‘Mısır uzmanı’ olmak için yetti de arttı bile. Zira bazı ‘gazeteci-yazar’ların Mısır konusunda değil ama ‘şeytanlaştırma’ haberlerinin kullanımı konusunda 27 Mayıs’tan, 28 Şubat’tan deneyimi vardı: Seçilmiş lideri yıpratma konuları nasıl belirlenir, nasıl haberleştirilir, nasıl yayılır, dış basına servis edildikten sonra oradan alıntılanarak “Dünya bizi böyle görüyor” propagandası için nasıl kullanılır!.. Diktatörlük, baskıcılık, uzlaşmazlık, kadrolaşma, şeriatçılık gibi sıfatlar nasıl somut gerekçe olmadan ‘itina ile işlenerek’ seçilmiş lidere giydirilir!..
Şeytanlaştırma, sistem için en önemli koruma kalkanıdır. Bunu darbeci askerlerden başbakanlık dilenen Muhammed El Baradey’den öğreniyoruz. Gazeteci Hasan Cemal, El Baradey’le, 2011’de Mübarek sonrası seçimlere hazırlanırken yaptığı görüşmeyi şöyle anlatmıştı: “Müslüman Kardeşler’i de konuşmuştuk El Baradey’le. Mübarek’in, Batı’da bazı odaklarda olduğu gibi, yıllar yılı Müslümanlar Kardeşler’i ‘şeytanlaştırdığı’nın, ‘Ben gidersem bu radikaller gelir’ propagandasını yaptığının altını çizmişti. Tek bir Müslüman Kardeşler olmadığını, örgütün kendi içinde farklı çizgiler bulunduğunu, uzun yıllardır şiddetten yana olmadıklarını belirttikten sonra da eklemişti: ‘En iyisi onların da demokratik sistemin içinde yer almalarıdır. Oyunun kuralını herkes gibi onların da benimsemeleri tek çaredir.”
Müslüman Kardeşler tam da kendisinden bekleneni yaptı ve Mursi seçimi kazandı. Ancak Baradey’in dediği ‘sistem’ daha ikinci ayda Mursi’yi şeytanlaştırma operasyonuna başladı. Operasyon, gazetelerin ‘ordu göreve’ manşetiyle zirve yaptı ve darbe ile tamamlandı!
Mısır’daki ordu merkezli bürokratik ve ekonomik yapılanma Britanya’nın eseri. Bu sistem, Süveyş Kanalı’nı, dolayısıyla Ortadoğu, Güney Asya ve Afrika’yı kontrol etmek için 1800’lerin başından itibaren kuruldu. Mısır’da krallar, başkanlar değişti, ancak Britanya çıkarlarını koruyan sistem değişmedi. Sistemin ‘iç tehdit’ algıladığı her şey darbelerle bertaraf edildi.
Türkiye bu Britanya usulü ‘ordu merkezli oligarşik sistem’i tanıyor. Sivil siyaset 90 yıl sonra ‘Yeni Türkiye’nin temellerini attı; ama inşaat sürüyor. Hala, ‘kurumların ele geçirilmişliği’nden veya ‘ele geçirme savaşları’ndan söz edilebiliyor; hala ‘hangi kurumun eskisi gibi davranıp davranmayacağı’ üzerinde yorumlar yapılabiliyor. Sivil siyasete yönelik ‘şeytanlaştırma’ kampanyaları başlatılabiliyor…
Ülkeler savaşla değil gerçek demokrasiyle bağımsızlaşıyor ve demokrasi sürekli bir ‘bağımsızlık savaşı’ gerektiriyor. İntifada Mısır’ı demokratikleştirecek, bağımsız ‘Yeni Mısır’ı kuracak.
Türkiye-Mısır ekseni Ortadoğu, Asya ve Uzakdoğu kapısının iki kanadıdır. Ve iki kanadın ‘birlikte hareket etmesi’ doğusunda kalan her şeyi etkileyecek kadar tehlikelidir!
Önce haritaya, ardından da sırasıyla hangi ülkelerin darbeye destek verdiğine, hangilerin darbe demediğine, kimlerin kendi ülkesindeki lidere “Mursi’nin akıbeti” tehdidi savurduğuna bakın.
Hala anlamayan varsa özetleyelim, ‘mesele darbe meselesi değil.’