Başbakan’ın Japonya ziyareti ve bu ziyaretin zamanlaması, bir çok açıdan, önemli. En azından ziyaretin zamanlaması ‘bazı’ konuları anlatmayı kolaylaştırıyor. Tarih anlatımında simgesel anlatımlar, denk gelmeler, duruşlar çok önemlidir. Bunların bazıları rast gelir; sonra iyi bir tarihçi bulup çıkarır ve o ‘an’, duruş bütün bir dönemi anlatır. Tabii bu simgesel anlatımların bazıları da iyi düşünülmüş, önceden planlanmış mesajlardır. Bu mesajlar, diplomatik bir çıkış, siyasi bir duruş vb olabilir. Örneğin Marmaray’ın açılışında Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin bulunması önemliydi. Ama Marmaray töreninde Abe, çok simgesel bir hareket yaptı; ellerini açıp bir Müslüman gibi duaya katıldı. Bunu tabii bir Başbakan’ın nezaketi çerçevesinde değerlendirebilirsiniz. Abe’nin Marmaray açılışında olmasını da, Türkiye’nin önem verdiği ortak bir projeye diplomatik nezaket çerçevesinde katılması olarak ele alabilirsiniz. Bence her ikisi de yetersiz...
Çıkış ve çöküş...
Öncelikle şu tarihsel tespiti yapalım; Japonya’da, bir uyanış ve kendine gelme, dışarıya açılma süreci diyeceğimiz ve 1868 yılından 1912 yılına kadar sürdüğü kabul edilen Meiji döneminde, Japonya’nın hem Osmanlı ile hem de İslam dünyası ile çok şaşırtıcı ilişkileri olmuştur. Meiji döneminin sonunda-1910 yılında- ilk Japon Müslüman olan ve çok önemli siyasi güce sahip Ömer Yamaoka Kotaro, İstanbul’a geliyor ve Japonya’nın hem İslam dünyasını hem de Osmanlı’yı Batı’nın elinden kurtaracağını, yeni bir Asya kalkınmasının böylece başlamak üzere olduğunu anlatan konferanslar veriyordu. Ancak 1912 yılında İmparator Meiji öldü; ve yerine İmparator Taisho geçti... Sonrası çok acıklıdır biliyorsunuz; Taisho, bir nevi Sarı Selim’dir. Japonya, 1914 yılında Britanya safında Birinci Dünya Savaşı’na katıldı. Osmanlı’ya harp ilan etti ve tarih, tam burada, Batı lehine yazılmaya başladı. Burada bu büyük geriye dönüşü, kesinlikle kişilere, tesadüflere bağlamıyorum; sistemin, toplumların, tarihin dinamikleri de bu yönü belirledi; araya ulus-devletlerin yüzyılı olan 20. yüzyıl girdi.
Japon kalkınması ve İslam...
Ancak, 20. yüzyılın hemen şafağında, yani Meiji döneminin son yılllarında, Japonya’da küçük ama çok güçlü bir siyasi akım, İslam dünyası ile Japonya’nın güçlü ilişkiler kurması gerektiğini, Batı tarafından kalkınmanın engeli diye anlatılan İslam düşüncesinin, tam aksine, Doğu kalkınmasının başlangıcını anlatan bir medeniyet çizgisi olduğunu savunuyordu. Tabii bu akım, Japon Pan-Asyacı akıma hatta milliyetçi savrulmalara da beşiklik yaptı. Ancak bu milliyetçilik, ulus sınırlarını aşan erken dönem bir milliyetçilikti. Burayı fazla uzatmayayım; bu konuda Selçuk Esenbel’in, ‘Japon Moderleşmesi ve Osmanlı’ adlı çok önemli çalışmasına bakılabilir.
Bunu şunu için anlattım; aslında tam şimdi, Japonya’da Meiji döneminin bittiği yerden başlayan ama günün koşullarına uygun yeni bir çıkış var. Türkiye’de ve İslam dünyasında ise-bütün bu olan bitene rağmen- aynı şekilde, 20. yüzyılın başındaki kesintinin bittiği yerden başlayarak yeni bir çıkış yaşanıyor. İşte bu tarihseldir ve önemlidir.
O zaman bugüne gelelim; Şinzo Abe, geçen yılın Ekim ayında Marmaray açılışına geldiğinde şunu yazmıştım;
‘Japonya, ikinci savaştan beri ilk defa ekonomi-politikalarında, ABD ve Britanya’dan bağımsız bir yeni stratejiyi Başbakan Abe’nin iradesiyle hayata geçiriyor. Abe’nin Türkiye’ye eli dolu geldiğini biliyorum; Japonya, Türkiye’de özellikle yeni ve ileri teknoloji yoğun sektörleri destekleyen bir kredi hattı açacak ve buna bağlı olarak Japon sermayesi Türkiye’ye, bu tarihten sonra, daha fazla gelmeye başlayacak.’
Kriz(mi)!?
Şu sıralar hem siyasi gelişmelere hem de gelişmekte olan ülkelerden para çıkışına bağlı olarak yeni bir kriz (mi) tartışması yapılıyor. Dün, Amerikan Bankaları ve Londra merkezli fonlar, arka arkaya gelişmekte olan ülkelerden çıkın çağrısı yaptılar. Bu, yeni bir ekonomik kapışma... Batı, kendi krizini doğuya yıkıp, yeni bir doğu çıkışını önlemeye çalışıyor. Peki, Türkiye gibi ülkeler yeni bir krize mi gidiyor?
Türkiye ekonomisi için bunu söyleyemeyiz ancak, ‘Türkiye’de kriz olacak’ tezini savunanların en önemli argümanı, Türkiye’nin düşen tasarrufları, cari açığı falan... Ancak birbirine bağlı bütün bu ekonomik sorunları Türkiye, kısa dönemde, küresel tasarrufları daha etkin ve uzun vadeli kullanarak, teknoloji üreterek yenebilir. Bunun için de Türkiye’nin Japonya, Çin gibi Asya ülkeleri ile yapacağı stratejik işbirlikleri çok önemli. Biliyorsunuz, Çin’in, kendisi dışındaki Asya’ya yaklaşımı da böyle. Ve bu anlamda, şu çok tartışılan, Çin füze anlaşması da tam böyleydi. Çin ve Japonya, özellikle bu süreçte, Batı gibi teknolojiyi saklayarak ve kendine bağımlı yapmak üzere ihraç etmiyor, ortaklık ve yeni bir kalkınma paradigmasını ortaya çıkarmak için ihraç ediyor. Bu, hiç şüphesiz, Batı kalkınmasından çok farklı yeni bir anlayış...
Tasarruf fazlası kime yarar?
İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya inanılmaz bir tasarruf seferberliğine girdi. Bu, ‘Kamikaze Kapitalizmi’ olarak adlandırıldı. Japon şirketleri hemen hemen hiç kâr payı dağıtmadılar, Japon işçisi düşük ücretle çalışıp, ürettiği malı pahalı satın aldı. Japon mamul malları her zaman Tokyo’da New York’tan daha pahalıydı.
Japonya ticaret fazlası veriyor ve bunu ABD hazine kâğıtlarına gömüyordu. ABD arz yanlı ekonomi gereği daha düşük vergi alabilir, bütçe açığı verebilirdi, nasılsa Japonlar finanse ediyordu.
İşte şimdi dünyanın artık yeter dediği neoconların yüksek faiz ve güçlü dolar politikası o zamandan miras kalmadır. İpleri elinde tutmazsan, tasarruf fazlası vermek, yalnız ipleri elinde tutan ekonomiye yarar sağlar; bize bunu Japonya’nın savaş sonrası deneyimi gösterdi.
Ancak Japonya, tam bu günlerde buradan çıkıyor. Başbakan Abe ile, elindeki sermaye ve teknoloji birikimini ABD’ye değil, kendi çıkarları için de, Doğu’ya kullandırmak istiyor.
Peki tam burada şunu soralım; Japonya, bu yeni kalkınma yolunu Türkiye istemezse, tek başına başlatabilir mi? Sorunun cevabı bellidir; o zaman Türkiye’deki siyasi iradeyi ortadan kaldrıp, yeniden dizleri üzerinde Batı karşısında oturtmak kimlerin isteği olabilir? Son zamanlarda yaşadıklarımız bu sorunun cevabında gizlidir.