Cumartesi akşamı canlı yayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı dinliyorum. Kilis’te Kızılay’ın verdiği iftara katılan Erdoğan Suriyeli kardeşlerimize sesleniyor: “Bizim ülke olarak resmi sınırlarımız başkadır, gönül sınırlarımız başkadır. Gönül sınırlarımızın hududu bizim kardeş olarak gördüğümüz, bizi kardeş olarak gören herkesin yaşadığı yerleri içine alır. Dolayısıyla Suriye’den gelen kardeşlerime diyorum ki biz sizi kardeşimiz olarak görüyoruz, siz de bizi kardeşiniz olarak görüyorsanız, vatanınızdan uzak değilsiniz; sadece evinizden, toprağınızdan uzaksınız. Türkiye sizin de vatanınızdır.”
İsrail ve Rusya’ya karşı yapılan son hamlelerin ardından “Esed’le de görüşülüyor, Türkiye’ye sığınan mülteciler geri iade edilecek” şâyiaların hızla yayıldığı bir demde Cumhurbaşkanı’nın konuşması daha bir ehemmiyet kazanmıştı. Erdoğan, bırakın Suriyeli kardeşlerimizi geri göndermeyi, mezkûr iftarda onlara bir de müjde verdi: “Kardeşlerimizin içerisinde inanıyorum ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak isteyenler var. Konuyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığımızın bu konuda attığı adımlar var. Ellerinden geleni bakanlığımız oluşturduğu bir ofisle takip etmek suretiyle bu kardeşlerimize bu yardımı, bu desteği yaparak, onlara vatandaşlık imkanını vereceğiz.”
Türkiye’ye hicret etmek zorunda kalan Suriyeli kardeşlerimize vatandaşlık verilecek olması ilk başta akla şunu getiriyor: Ne yani, Suriye’de Esed’in devrilmesinden ümit kesildi de Türkiye’deki Suriyeliler vatandaşlıkla mı kandırılıyor? Beynelmilel statükonun Suriye’de Esed’le devam kararına Türkiye razı mı oluyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu istifhamlara cevap mahiyetinde iftar konuşmasında şunları söyledi: “Suriye’nin başındaki zalimdir işi bu noktaya getiren. 600 bin Suriyeli kardeşimizin ölümüne neden olan bir insan bu ülkede asla bir yönetici olarak değerlendirilemez. Varil bombalarıyla, konvansiyonel silahlarla, tankla, topla kendi vatandaşlarını öldüren böyle bir insan devlet terörü estirmez de kim estirir? PYD’li bir terörist, YPG’li bir teröristten bu çok daha ileri bir teröristtir, DAİŞ’liden çok daha ileri bir teröristtir. Bunun hesabını, bedelini çok ağır ödeyecektir. Ama bu dünyada ama ebedi alemde. Çünkü çok mazlumların ahı var üzerinde. Er veya geç... Güzel bir sözümüz var ‘alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.’ 6 yıl önce neyi savunuyorsak bugün de aynı ilkeleri savunuyoruz. 6 yıl önce, ‘Suriye halkının sesine kulak verilsin, bu işler zorla, baskıyla, güç kullanarak olmaz’ diyorduk. Bugün de aynısını söylüyoruz. Biz kendisiyle ailece görüşüyorduk, hatta ‘herhalde baban gibi olmazsın’ diyorduk, gülüyordu. Ama demek ki iki dünyası vardı, gerçek dünyasını bizden gizliyordu. İşte şu 6 yıl içerisinde o gerçek dünyası ortaya çıktı. Bir medeniyet ülkesi bir tarih ülkesi Suriye’ye bu adam yazık etti.”
Suriyeli kardeşlerimize vatandaşlık verilmesi, onları kandırma, Suriye’de geri adım atma değildir. Bilâkis, yeni bir hamledir. Bu hamle Türkiye’yi Suriye mevzuunda elini daha da güçlendirecektir; uluslararası arenada vatandaşlarının haklarını koruyan bir devlet...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu müjdesi bir nevi bayram hediyesi oldu.
Çekilen acıların kefâlet olup kurtuluşumuza vesile olması duasıyla Ramazan Bayramınızı tebrik ederim!