Tam şu günlerde, özellikle şu günlerde, siyasette ve ekonomide güncel olarak neyi takip ediyorsunuz? Sormaya bile gerek yok değil mi; Türkiye için söylersek siyasette yaklaşan yerel seçimler, dershane tartışmaları falan... Türkiye hatta dünya için en önemli barış süreçlerinden biri olan ve bölgedeki dengeleri belirleme önemine sahip ‘çözüm süreci’ bile unutuldu... Ekonomide ise Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) parasal genişleme denilen (QE) süreci bitirmeye yaklaştığı ve buna bağlı Türkiye gibi ülkelerdeki kriz ihtimali...
Ama bütün bu tartışmalar bir sonuç; yani yerin kilometrelerce altında akan bir başka nehir var. Bu nehir bize bu tartışma başlıklarını yolluyor. Ama o nehir kendisine çok farklı bir yatak açarak önümüzdeki günleri; bu günlerin ekonomisini, siyasetini de belirliyor. Bilmiyorum bundan haberimiz var mı?
Geleneksel çatışma alanları bitiyor...
Şu an Türkiye’de, İslam’dan refarans aldığını söyleyen çevreler arasında bir politik tartışma var. İslami kesimlerin oluşturduğu sivil toplum örgütlerinin sözcüleri açıklama yapıyor, görüş bildiriyor, ilanlar hazırlıyor. Daha önce ipuçları ortaya çıkan ancak dershane tartışması ile iyice su yüzüne çıkan hükümet-cemaat tartışması da bu anlamıyla bir ilk. Yani Türkiye’de şimdiye değin, dindarlarla-laikler, solcularla-sağcılar, kürtlerle-ırkçı türkler falan kapıştı, devlet de genellikle, sınıfsal konumu gereği, hep, bu kapışmalarda ikincilerden yana oldu. Ancak AK Parti iktidarı dönemlerinde bu iş biraz karıştı. Müslümanlar, askeri vesayetin gerilemesi ile haklarını almaya başladılar, yine askeri vesayetin gerilemesi ve darbecilerin mahkum olmaya başlayıp ipliklerinin pazara çıkmasıyla, solun aslında-İdris Küçükömer’in dediği gibi- sağ, sağın da sol-değişimden yana- bir yerde durduğunu gördük. Yine kürtler de, tıpkı müslümanlar gibi, yurttaş sayılmaya, müslümanlar dinlerini nasıl özgürce yaşamaya başladıysa, kürtler de dillerini ve kültürlerini özgürce yaşamaya başladılar. Tabii ki bu bitmiş bir süreç değildi; ancak bu sayfada hep yazdığımız gibi bu gerçekten sessiz bir devrimdi. Hazar Forumu’nda, yılın bilim insanı ödülünü alan Kemal Karpat, ödül töreninde yaptığı konuşmada; ‘şu on yılda olanlar inanın dışarıdan mucize gibi görünüyor’ dedi.
Evet, bir sosyal bilimci için bunca alt-üst oluşun, on yıla sığdırılması ve çok köklü bir siyasi krize dönüşmeden atlatılması mucize idi. Ama bu mucizevi süreç, çözüm süreci, enerji anlaşmaları, yeni Ortadoğu, yeni Anayasa tartışmaları ve demokratik paketlerle falan sürerken, Türkiye’de, bir ilk oldu ve yukarıda saydığım geleneksel çatışma alanları dışında yeni bir çatışma alanı çıktı. İslam’ı referans alan kesimler-ki iktidar da buraya kısmen dahildir- arasında yeni bir çatışma alanı doğdu.
Tartışılan alanlar tali...
Ben doğrusu bunun temel nedeninin, konjoktürel-dershane, yerel seçim hatta Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi- bir siyasi paylaşım mücadelesi olduğunu düşünmüyorum. Bütün bu tartışmalar, bence temel nedene bağlı tali tartışmalardır. Bence temel neden İslam’ın, hem yeni bir ekonomik çıkış hem de buna bağlı yeni bir uygulanabilir meşru nizam olarak, şu andaki sisteme, alternatif bir sistem olarak gelmekte oluşudur.
Bugün bir İslam hukukunun varlığını kabul eden herkes İslam’a ait bir ekonomik sistem olduğunu kabul etmek durumundadır. Kuran-ı Kerim’de, ücret, (ecir, icare, kira) alış veriş (bey) faiz, para, malların ve sermayenin dolaşımı, gelirin dağılımı (zekat, vergi) dağıtım-bölüşüm (infak) meseleleri başlıbaşına bir ekonomik sistemi anlatacak kadar sarihtir. Ve tabii riba yasağı ile somutlanan; karşılığı olmayan malların mübadelesinin yasak olması, paradan para kazanmaya dayalı bir rant ekonomisinin olmaması ve de güçsüzü, çaresizi ecir yoluyla sömürmenin yasak olması, İslam ekonomisini bütünüyle ortaya çıkarır. Prof. Osman Eskicioğlu şöyle yazar : ‘İslam ekonomik düzeninin, bugünkü ekonomik düzenlerden hiç birine benzemeyip kendisine mahsus bir sistemi olması dolayısıyla ve hem ferdi hem de toplumu aynı derecede tutması sebebiyle diğerlerine benzemeyen bir gelir dağılımı usulüne sahip olması tabiidir. (...) Gelir dağılımının önemi büyüktür. Bu konuda merhum M. Hamdi Yazır şunu der; “ Kendileri patlayıncaya kadar yiyip de Allah için yedirmekten, vergi vermekten kaçınan, toplumdaki muhtaçların ihtiyaçlarını düşünmeyen harisler, insanlıkla ilgisi olmayan zavallılardan başka bir şey değildirler. Böyleleri yüzündendir ki, fitne, kin ve düşmanlık artar.’
Çok açık değil mi; işte bu, hemen uygulanabilir meşru bir sistemi vaz eder bize... Bakın bugün İslami finans ve katılım bankacılığı hatta İslami sigorta olan tekafül, yalnız Malezya gibi Müslüman Asya ülkelerinde baskın ve alternatif bir finans alanı olarak doğmuyor. Batı’da da bu sistem giderek yaygınlaşıyor. Bu alanda Alman ve İsviçre kökenli iki dev sigorta şirketinin önemli yatırımlar yaptığını biliyoruz. Yine başta sukuk olmak üzere, mudarebe, murabaha gibi girişim sermayesini öne çıkaran ve küçük-orta boy işletmelelere yaşam hakkı veren sistemler,dünyada, çığ gibi büyüyor.
Bir iktisatçının samimi soruları...
Peki şimdi soruyorum, Türkiye’de Said Nursi’den sonra İslam’ın kapitalizm sonrası bir ekonomik sistem vaz ettiğini kim samimi olarak söyledi. Geleneksel sigorta şirketlerinin baştan aşağı riba olduğunu bilmiyor musunuz? Neden, en azından batı kadar tekafüle yatırım yapmıyorsunuz... Neden, işletmeleriniz İslam ekonomisini adaları olarak değil de, riba sisteminin -kapitalizmin- tekelleri olarak büyüyor?
Hükümet, anti-tekel yasalar çıkartıyor, tekelleri denetlemeye çalışıyor buna neden karşı çıkılıyor? Türkiye, eğer ki Mısır’da İhvan düşmesiydi, Mısır’la birlikte, İslam’ın meşru ekonomik sisteminin ortaya çıkmaya başladığı bir ada olabilirdi. Başbakan bunun farkında ve bunun için istenmiyor... Bu, neden görülmüyor?
Çok üzgünüm ama işte sonuç...
Bugün İslam’ın meşru olarak kapitalizme alternatif olarak ortaya çıkması iki türlü önleniyor; birincisi El-Kaide gibi, İslam’la alakası olmayan terörist yapıları öne sürüyorlar; ikincisi İslam’ı, riba sistemi içinde eritip, kendilerine benzetiyorlar. İslam siyasaldır ve bu dünyaya ait, başlıbaşına dört başı mamur, bir sistem vaz eder.
İşte Türkiye’de İslami kesimler arasındaki tartışmanın bence kökeni budur...