Son yıllarda hep aynı soruyu sordum ve kendimce cevap aradım; “Bu ülkede hala neden Avrupa ülkelerinin sömürge ülkelerinde olan, oradaki varlıkları o ülkenin koşullarına göre normal olan ama Büyük Türkiye dokusuna asla uymayacak okullar var?”
Hangi okullar mı? Bu detaya girmeden önce yıllardır “neden” dediğim konuda patlayan son skandalı sizlere aktarmak istiyorum. Hiçbir katkı-yorum yapmadan basına yansıdığı haliyle işte Türkiye gerçeği;
“...Türk çocuklarına da hizmet veren Fransız Okulu bünyesinde okutulan ders kitaplarında çocuklara Ermeni soykırımının öğretildiği ortaya çıktı... Olayı kitaplarla ve müfredatla belgeleyen MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, konuyu soru önergesi olarak gündeme getirdi... Ankara İncek’te, Lycee Francais Charles de Gaulle adıyla hizmet veren Fransız Okulu’nda Orta 2. sınıfta okutulan ders kitabında Ermeni Soykırımı (1915-1916) başlıklı bölümde çocuklara soykırımın anlatıldığı belgelendi. Kitaptaki bölümde şöyle deniliyor: Jön Türkler hükümeti, Ermeni İmparatorluğu’nu yok etmeye karar verdi. Yaklaşık 1 milyon Ermeni’nin ölmesine sebep olan 20. yüzyılın ilk soykırımı bu şekilde başladı. Ermeniler çatışmanın arifesinde yaklaşık 2 milyondu. 1915’in başlarında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin birçok yöneticisi, soykırımı örgütlemeyi hedefleyen gizli bir toplantıya katılıyorlardı...”
Sevgili dostlar, yukarıda okuduğunuz sadece bir detay. Gerçek, Türkiye adına çok daha acı ve acil önlem gerektiren cinsten. Şöyle düşünelim; bu ülkenin en parlak çocukları “Anadolu Lisesi ve Kolej giriş sınavları” adı altında birçok engelden geçirildikten sonra seçiliyor ve birçoğu “bu Fransız, İtalyan, Alman, İngiliz okullarında” kendi devletleri tarafından başta “misyonerlik” olmak üzere birçok “görev ile buraya gönderilen öğretmen kılığındaki” insanlara teslim ediliyor. Çocuk ailede iyi eğitim almışsa, genel altyapısı oturmuşsa sorun olmuyor fakat zeki ama aile eğitimi almamışsa bu “görevli tiplerin” elinde oyuncak olup, istenen kalıba dökülüyor. Bu yöntemle binlerce Türk çocuğu devşirilerek “başka ülkelere beyin göçü sağlanmış” durumda! Bu noktada kendimden örnek vereyim; Anadolu Lisesi sınavına girip yüzbinlerce çocuk arasından Galatasaray Lisesi’ne girdim. Yaş 11. Devlet beni seçip kime teslim etti, Musevi asıllı-Fransız vatandaşı Türkiye’yi “üçüncü dünya ülkesi gören” bir arkadaşa Monsier X’e! O da yetmedi fizik-matematik derslerine gelen fransızlar “bu ülkede askerlik görevi yapmaya” gelen tiplerdi. Yaş kaç ? 11... Kalıba dökülme çağı...
Sevgili dostlar, Galatasaray’ın gelenek-görenekleri, ağabey-kardeşlik yapısı ve Türk eğitim kadrosu güçlü olmasa kaderimiz Fransızların eline kalmıştı... Önemli detay da burada; her okul Galatasaray gibi “oturmuş” değil ve Fransız, Alman, İtalyan okullarının neredeyse tamamı yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi “SÖMÜRGE ülkesinde faaliyet gösterme” mantığı ile yoluna devam ediyor...
Sonuç: Geçmişte özellikle 2001 öncesinde kalan Türkiye’de bu tip okulların olması belki anlaşılabilirdi. Ama bugünün “güçlü, emperyal, cihanşümul, yeni dünya düzeninin en güçlü oyuncularından biri olan Türkiye’de” bu tip okulların “varlığı” anlaşılamaz ve kabul edilemez. Milli Eğitim Bakanlığı süratle bu konuya eğilmeli ve içimizdeki “bu yapılar” acilen Türk MALI haline getirilmeli...
Son söz: Konuya başka bir açıdan bakalım; Avrupa çöküyor ve YENİ DÜNYA DÜZENİ içinde YOK olmaya adeta koşuyor! Çocuklarımızı çöken bir “sözde birliğin” dilleri ile eğitmenin, o kültürü vermenin ne anlamı var. Çocuklarınızı seviyor ve gelecekte gerçekten bir yere gelmelerini istiyorsanız, bırakın Fransızca, Almanca, İtalyanca gibi şarkılarda-filmlerde kalmış “fantezi” dillerini, YENİ DENKLEM’e uygun olarak İngilizce, Rusça, Çince, Arapça dillerine hakim olmalarını sağlayın! Çocuklarını düşünen anne-babalara benden söylemesi... 10 sene içinde Türkiye’de bu dilleri bilmeyene iş yok!
ÖNEMLİ NOT: Hayatımda ne iş yaparsam yapayım hep bir idealim oldu; ENTEGRE EĞİTİM TESİSİ kurmak, hayata geçirmek ve yaşatmak. Bu düşüncemden asla vazgeçmedim. Allah kısmet etmedi bugüne kadar yapamadım. Bundan sonra Allah kısmet eder ve benimle bu projeye maddi-manevi katılmak isteyenler olursa “Türk-İslam” geleneğine göre eğitim veren, BÜYÜK TÜRKİYE idealine inanarak yetişen, Türkçe-İngilizce-Rusça-Çince-Arapça dillerini esas alan bir “anaokulu-üniversite” arası kurum ortaya çıkarmak istiyorum. Bu konuda bu ideale inanan ve maddi-manevi katkı yapmak isteyen herkesle yürümeye hazırım... Çocuklarımızı “inandıkları idealler olmadan” yetiştiremeyiz. Büyük, güçlü, tam bağımsız, cihanşümul bir Türkiye için buna inanan nesiller bizi takip etmeli... En BÜYÜK MİRASIMIZ ÇOCUKLARIMIZ!