Siyasetin kullandığı karamlar çoğu kez hamaset gibi gözükebilir. Hamaset mi değil mi anlamak için o kavramların çalışıp çalışmadığına bakmak yeterlidir oysa.
Mesela aldığı oy oranı bindelik dilimi aşamamış partilerin liderlerine bakarsınız, öyle bir konuşurlar, öyle bir kesin kazanacağız derler ki kendinizden şüphe edersiniz. Özgüven bile diyemeyeceğiniz, ancak mizaha konu olabilecek bu halde bile doğru bir taraf vardır. Neticenin öyle olmayacağını bilir herkes. Ancak siyaset inanmışlıkla yapılır. İnsana bunu söyleten şey kazanacağına inancı değil ama tuttuğu yolun doğruluğuna inancıdır.
TBMM'ye başka bir partinin kontenjanından girip solculuk oynayan, üstelik bunu yaparken ülkenin yüzde 50'sinin oyunu alan iktidar partisini çetevari tavırlarla tehdit edebilen üç kişilik partinin söylemlerini analiz edin, orada da görürsünüz. Ya da aldığı binde bilmem kaç oyla hiçbir zaman vekil çıkaramadığı halde, Türkiye'yi aslında o yönetiyormuşçasına konuşanlar görürsünüz.
Girdiği her seçimi kaybettiği halde seçimin galibi olduğunu iddia edenler vardır bir de Hiçbir seçimi kazanamadığı halde genel başkanlık koltuğunu koruyabildikleri için olsa gerek kaybeden değil kazanan parti olduklarını iddia ederler. "Adam kazandı" diyenlere de yol verirler.
Bu uzun girişi neden yaptım?
Seçime altı ay kaldı. Muhalefet tarafında henüz aday bile yok. Ama sorarsanız kazanacaklar. Aday çıkartamayışlarını tevil etmek için ha bire bahane üretiyorlar. "Yıpranmaması için" diyerek bir yere kadar geldiler. Bu kadar kolay yıpranacak kişiyi millet ne yapsın zaten.
Masanın akıbeti meçhul, anlayacağınız. ortak adayla seçime giremeyecek gibiler.
halleri bu iken, ortada elle tutulur, vatandaşı ikna edecek tek bir önerileri dahi yokken öyle bir konuşuyorlar ki sanırsınız AK Parti iktidar yüzü görmek şöyle dursun, Meclis'e bile giremeyecek.
Muhalefet tarafında durum böyle. Peki AK Parti ne yapıyor?
Söylem analizi diyorlar ya, biz de bir bakalım son zamanlarda öne çıkan söylemlere?
Bir ay kadar önce AK Parti Ankara'da Türkiye Yüzyılı Vizyon Belgesini açıkladı.
Karşısına güçlerini birleştirerek çıkacak olan rakipleri, ancak ortak metinlerde kullanacakları font ve puntolar üzerinde anlaşabiliyorken 2023 seçimlerini Türkiye Yüzyılı kavramıyla etiketledi. "Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci yüzyılı, son 20 yılın kazanımları üzerinde yükselen bir Türkiye Yüzyılı olacaktır" şiarıyla, ses getiren bir siyasal iletişim yaptı.
Hemen ertesi gün başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere masanın sakinleri tarafından yapılamayacağı iddia edilen TOGG banttan indi.
Dün de AK Parti İstanbul Teşkilatı, NEF Stadyumu'nda 96 bin sandık görevlisiyle ile bir araya geldi. Yaz boyu devam eden "Yüz Yüze 100 Gün" kampanyasının ikinci ayağı olan sandık çalışmasının startını verdi.
"2023 Yolunda Biriz: Birlik İrade Zafer" kavramlarıyla çerçevelenen bu çalışma ile İstanbul teşkilatı seçim maratonunda hızı biraz daha artıracak öyle anlaşılıyor.
Kifayetsizlerin boylarından büyük laflar etmekten çekinmedikleri bir ortamda AK Parti millete ne vaat ettiyse yerine getirdi. Dolayısıyla bugün ortaya koyduğu Türkiye Yüzyılı vizyonu 20 yıllık emeğin bir hasılası olarak görülebilir.
Birlik İrade Zafer ise; AK Parti'yi AK Parti yapan ilkelerin bir alaşımı.
AK Parti ne dar bir ideolojinin partisi ne bir bölge partisi ne bir etnik kimlik ya da mezhebin partisi. AK Parti, Türkiye'nin her kesiminden oy alabilen tek parti. Birlik; particiliği aşacak şekilde Türkiye'yi kuşatan bir misyon ve vizyonu ifade ediyor.
İrade; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın millete inancında güçlenen ve onun şahsında örneklik halini alan bir duruşu ifade ediyor.
Zafer ise 20 yıldır olduğu gibi bugün de birlik ve iradenin olağan menzili olarak karşımıza çıkıyor.
İki senedir aralarında bulunduğum AK Parti İstanbul Teşkilatı, İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ile birlikte politik enerjisi son derece yüksek bir şekilde İstanbul'u mahalle mahalle, sokak sokak, hane hane dolaşıyor.
Bu işi bu kadar disiplinli şekilde yapabilecek hiçbir teşkilat yok.
Yani bu parti boşuna kazanmıyor.
Yine kazanacak!