Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı milletin feraseti, devletin isabeti sayesinde Türkiye Yüzyılı olacak inşallah.
Öylesine söylenmiş bir dilek temenni dizgesi değil bu.
Bunun böyle olacağına dair saymakla bitmeyen icraatlar, icatlar, yatırımlar ve nihayet Türkiye Yüzyılı ufkunda beliren pek çok alamet var.
2022 biterken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sadece bir yılda yapılan işlere dair sosyal medyadan yaptığı 254 paylaşım bile 15 saat sürdü. Tam 15 saat!
O yüzden 20 yılda yapılan işleri tek tek anlatmak imkansız hale geldi artık.
"Sessiz devrim" diye nitelenmesi boşuna değil.
"...gece gündüz çalışarak ülkemize kazandırdıklarımız" ve "hizmetkarı olmaktan şeref duyduğumuz milletimiz" diyor Cumhurbaşkanı.
Erdoğan'ın kendisini ve partisini konumlandırdığı bu iki nokta, siyasi partilerin seçmenin rızasına talip olmak için meydanlara çıktığı şu vakitlerde hakikaten çok önemli.
Hele de siyasetin ne için ve nasıl yapılması gerektiğini bilmeyenlere yahut umursamayanlara hatırlatması açısından da çok değerli.
**
Vatandaşın her alandaki ihtiyaçlarını isteklerini beklentilerini karşılarken bir yandan demokrasiyi darbelerden, vesayet odaklarından koruyan, bunun için canını ortaya koyan, bir yandan da ülkeyi büyüten, güçlendiren ve gönendiren lider Erdoğan.
Ömrünün 29 yılı önce İstanbul'a sonra Türkiye'ye hizmetle geçti.
Halkın arasında, iş başında, kameralar önünde geçti.
En muhalif gazeteciler, sonradan olma muhalif isimler bile gayet iyi bilir, Erdoğan çok çalışır. Çok dinler, çok istişare eder.
Ve yalnız değildir.
Arkasında toplumun her katmanını, her kesimini temsil edecek niteliklere sahip milyonlarca gönüllünün birlikteliğinden oluşan Türkiye'nin en büyük, en istikrarlı, en örgütlü ve kendini yenileme gücüne sahip partisi var.
Ve elbette 15 Temmuz darbe/işgal girişimine birlikte karşı koyuşla başlayan bir Cumhur İttifakı gücü var.
Millet iradesi herhangi bir illüzyona kurban gitmeyip sandığa dosdoğru tecelli ettiği müddetçe Allah'ın izniyle bu siyasi irade Türkiye Yüzyılını inşa edecektir.
**
Cumhur İttifakının ve Erdoğan'ın karşısına konumlanan ittifakta ise hala büyük bir kaos var.
Bütün o toparlama çabalarına rağmen masada ne uyum var ne umut.
Muhalif seçmen ise yorgun ve bıkkın. Umut edip umudunu kaybetmekten, karamsarlığa düşmekten ve siyaseten kötü temsil edilmenin utancını yaşamaktan yılmış vaziyette.
Üstelik masadaki dağınıklığın sandığa da yansıyacağı anlaşıldıkça tabandaki depresyon belirtileri de artıyor.
Akşener-Kılıçdaroğlu ikilisi ise kendilerini izleyenleri ne kadar usandırdıklarını bile fark etmeden birbirlerinin ayaklarına basa basa sürdürüyorlar o eğreti dansı.
İki lider arasında aylardır süren Ekrem çekişmesi kimse lehine sonuçlanmadı. Olan İmamoğlu'na oldu.
Ekrem İmamoğlu ayağına gelen iki imkanı da (ilki seçimin yenilenip başkan seçilmesi, diğeri ahmak davası sayesinde yaprakların bile ona acıması...) iyi değerlendiremedi.
Aldığı havayı siyasi enerjiye dönüştüremedi.
İmamoğlu ismi muhalif kesimde sadece bir hayal kırıklığı değil artık, kocaman da bir fay hattı kırıklığı.