KCK eş başkanı Bese Hozat 15 Temmuz 2015 günü PKK’nın yayın organı Özgür Gündem’de ateşkesi bitirip “devrimci halk savaşını” başlattıklarını ilan ettiğinden bu yana zorlu bir dönem yaşadı Türkiye.
Teröristlerle mücadele ederken bu ülke için, bizler güvende olalım diye can verdi şehitlerimiz. Gencecik kardeşlerimizi, evlatlarımızı toprağa koyduk.
Aziz hatıraları bu ülkede yaşayan ve “vatan nedir” bilen herkesçe şükranla ve duayla anılıyor. Hatimler indirildi onlar için, Yasin’i Şerif’ler okundu, Fatiha’lara “âmin” dendi.
Her biri hepimizin evladı oldu.
Kalbi olan, kalbinin sesini duyan herkesin ortak duygusudur bu.
Bölünmedik birleştik!
Türkiye, PKK’nın saldırılarına, iç savaş stratejisine ve uzantılarının yıkıcı söylemlerine itibar etmedi.
Hakkı tespit ve teslim etmek bakımından:
BİR: Canını ortaya koyarak mücadele edenler, bu toprakların bize yeniden vatan olmasında en büyük paya sahip olanlar. Askerimiz, polisimiz, subaylarımız gerçekten üstün başarı gösterdi, gösteriyor. Şehirlerden sonra kırsaldan da temizleniyor PKK. Canlı bomba ve finans yatağı Lice’den başlayan temizlik harekatı bu yüzden çok mühim. Allah onların ve ailelerinin yardımcısı olsun.
İKİ: Sempatizan Kürtler dahi PKK’nın ateşkesi bozmasını ve silaha sarılmasını onaylamadı. Uluslararası kamuoyunu manipüle etmek için uydurulan “TC Kürtleri katlediyor” yalanı daha bölgedeyken buharlaştı.
Cemil Bayık’ın alıcısı için ettiği “Hedefimiz Erdoğan ve AKP’yi devirmek” açıklaması, Kürtlerin PKK’yı sorgulamasına yol açarken Türk solunun Kürtlerin sırtına neden bindiği sorusuna da cevap oldu.
HDP’nin yüzde 80 oy aldığı yerlerde dahi halk PKK’ya uymadı. Kapısının önüne getirilen “devrimci halk savaşına” katılmadığı gibi, hangi evin önüne patlayıcı gömüldüyse polise ihbar etti. PKK tarihinde ilk kez oldu bu. Kürtler PKK’yı ve terör siyasetini reddetti. HDP de aynı tepkiyi gördü.
ÜÇ: Türkiye toplumu ise Kemal Sayar’ın ifadesiyle bu saldırıların “vatansızlaştırma saldırısı” olduğunu Suriyeliler üzerinden yakınen gördü ve “evini korumak için” bir olmayı seçti. Askeri, polisi dualarla zırhladı, devletinin, hükümetinin yanında oldu. PKK’ya lanet ederken şehitlerini asaletle ve sabrı cemil ile başının üstünde taşıdı.
Başkumandan Erdoğan
Tüm bu süreçlerde toplumsal birliğin ve inancın korunması bakımından siyasi liderliğin; ordunun motivasyonu ve yönetimi bakımından başkomutanlığın rolü çok büyük. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı ve Başkumandan Erdoğan’ın hakkını minnetle ve adaletle teslim etmek gerek.
Allah’ın izniyle Türkiye, üzerine salınan terör örgütleriyle mücadeleden yüzünün akıyla ve vatanını yeniden kazanarak çıkıyor.
Terör kamuflajı sivillerin iyot gibi açığa çıkması ise kuşkusuz sarsıcı ama öğretici bir deneyim. Kemalist, solcu, liberal, İslamcı, demokrat vs. sandığımız kimi isimlerin aslında zaten terör destekçisi olduğunu ya da Erdoğan nefretinden veya devlet düşmanlığından gözünün döndüğünü ve PKK’ya hizmetten dahi çekinmediğini kendi gözleriyle gördü Türkiye. Mesela daha dün, PKK’nın yayın organı Özgür Gündem’in gönüllü yayın yönetmenliği Atatürkçü geçinen Can Dündar gururla yaptı.
Maskeler bir bir düşüyor. Gerçek yüzler biraz mide bulantısı yapıyor ama geçecek. Bu tecrübeden bize gerçekçi ve inşallah yarayışlı bir bilgi kalacak.
AP Başkanı Schulz da, Erdoğan’ı hedefe koyup Türkiye halkıyla Cumhurbaşkanı’nın, Türk Silahlı Kuvvetleri’yle Başkumandan’ın arasını açmaya çalışanlar ise hepten beyhude uğraşta. PKK, FETÖ ve CHP medyasına manşet olmayı başarı saymazsanız tabi.