Kendi haline bırakıldığında Türkiye’nin neler yapabileceğini herkes görüyor. Terörden kurtulmuş, demokratik ve halkının değerleriyle barışık, coğrafyası ile kucaklaşabilen bir Türkiye bırakın Osmanlı’yı, ondan bile çok daha güçlü bir devlet olur. Böyle bir Türkiye ise birçok ülkenin işine gelmez.
Çağımızda sadece geri ülkeler doğrudan savaşıyor. İleri devletler ya kendilerinden geri devletler ile savaşıyor ya da terör örgütleri gibi görünmez ordular üzerinden savaşlarını sürdürüyor. Türkiye’nin son 50 yıldır yaşadığı biraz da budur. Terörizm üzerinden Türkiye’ye karşı operasyonlar yapılmaktadır ve ne yazık ki bu amaç doğrultusunda geçmişte teröre karşı önlem alması gereken güvenlik birimlerine dahi sızılmıştır, terörün devam etmesi iç işbirlikçiler sayesinde mümkün olabilmiştir.
***
1960’larda sol terörün temelleri komşumuz Sovyet Rusya tarafından atıldı. 1970’li yıllar boyunca Rusya ve Batı destekli terör yapılanmaları en büyük desteği bizzat Cumhuriyet’in bazı kurumlarından aldılar. Kıbrıs çıkarmasından sonra ise Ermeni terörü azdı. Ermeni terörünün destekçileri de komşularımız Yunanistan, Suriye ve Sovyet Rusya idi. Buna sonradan Fransa da eklendi.
Ermeni terörü Batı’yı vurmaya başlayınca Ermeniler terörden ellerini eteklerini çekmeye ikna edildiler. ASALA bu dönemde terörü bırakmasına bıraktı, ancak bunu PKK ile anlaşarak gerçekleştirdi. Belgeler, ASALA-PKK işbirliğinin para ve silah yardımına kadar uzandığını gösteriyor. Bir dönem PKK’nın içinde pek çok Ermeni yönetici ve militanın bulunması bunun açık bir göstergesidir. Başka bir deyişle ASALA terör bayrağını adeta PKK’ya devretmiştir. PKK, 1983’de başını kaldırdığında Türkiye bu devir teslimi iyi anlayamamıştır ve ilk yıllarda yeterli önlemleri alamamıştır. Bunun sorumluluğu genelde sivil idarecilere verilmekteyse de o dönemde güvenliğin asıl patronlarının askerler olduğu muhakkaktır.
***
PKK, 1983’den bugüne su katılmamış bir terör örgütü oldu: Otobüsleri havaya uçurdu, tırları yaktı, 5 binden fazla sivili öldürdü, ticareti durdurdu, okul yaktı, sivil araçları taradı vs. vs. Eğer PKK da terör örgütü değilse, yeryüzü terör örgütü görmemiştir. Ve bu örgütü destekleyenlerin başında yine komşularımız Yunanistan, Kıbrıs Rumları ve Suriye gelir. Üstelik o yıllarda Türkiye henüz Suriye’deki muhalifleri destekliyor da değildi (!).
Görünen o ki PKK bayrağı bir sonraki örgüte teslim etmek üzere. Bir zamanlar ideolojik, sonrasında etnik olarak yapılanan terör, mezhepsel teröre doğru evrilmek isteniyor. Belki de PKK bir süre sonra geri dönecek, böylece elimizde iki büyük terör örgütümüz olacak. Ve bu defa yine destekçiler arasında komşularımızı göreceğiz.
***
Reyhanlı’daki saldırı yukarıdaki tablonun doğal bir parçasıdır. Burada komşularımızı ve diğer dış güçleri kınamamız pek tabidir. Ancak bu konuda kendimizi de sorgulamazsak sadece karanlığa küfretmiş oluruz, ki bu da faydasızdır.
Reyhanlı sonrası gösterilen tepkilere bakınca terörün her seferinde nasıl olup da bizleri avlayabildiğini kolayca anlayabiliyoruz: Reyhanlı’nın Türkiye’ye, yani hepimize karşı yapılmış bir terör saldırısı olduğunu ve hiçbir haklı gerekçeye bağlanamayacağını anlayan ortada o kadar az kişi var ki, doğrusu şaşırıyorum. İkinci olarak hâlâ terörden rant devşirmeye çalışan siyasi partiler ve kişiler var. Bırakın rant devşirmeyi, geçmişte olduğu gibi bugün de teröristlere sempati duyan, benzeri düşünceleri taşıyan siyasiler bile var. Bu tablo gelecek için çok kötü bir tablo, çok kötü...