- WASHINGTON -
Turki-Amerikan Dernekleri Birliği’nin ortak kurultayı hem Amerika’daki Türklerin etkinliğini, hem de ABD-Türkiye ilişkilerinin anlık durumuna ilişkin epey bilgi sağladı.
Öncelikle şunu vurgulamalı: Kurultaya, bu yıl da Amerikan Kongresi’nden çok sayıda önemli üye katıldı. Birkaç yıl önce Ermeni tasarısını Senato’dan geçirme çabası nedeniyle Türkiye’de pek ünlü olan Demokrat Parti California Milletvekili ve Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Nancy Pelosi ile birlikte 8 senatör, 42 Temsilciler Meclisi üyesi konuşmalarında Türkiye ile ilişkilerin önemini vurguladı. Türkiye’den de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem’le birlikte 7 milletvekili, CHP’den de Genel Başkan Yardımcıları Gökhan Günaydın ve Bülent Tezcan ile 5 milletvekili de bu kurultayda buluştu. Katılımcıların bizim açımızdan en ilginç olanları ise Washington’un kendisi kadar ünlü kulislerinin içinden gelen gazeteciler ve politikacıların ekiplerindeki isimlerdi. Türkiye’nin önemi, müttefiklik, tarihi ilişkiler gibi ‘derin’ mevzulara girmeden sadede geldik, Suriye’yi konuştuk. Şimdi yazacaklarım, Washington’dan durumun nasıl göründüğünü anlatıyor. Bazı isimlerin ‘mesaj kaygılı’ analizlerini elesem de hala ‘mesaj’ taşıyor olabilirim, bunu bilerek okuyun:
- Esad gitmeli ve gidecek, Türkiye ile bu konuda hemfikiriz.
- Türkiye mülteci yükünün çoğunu aldı, bunu sadece biz değil dünya görüyor. Yeteri kadar yardım edemediğimiz doğru, ancak diğer bölge ülkelerine sığınan mültecilerin durumu daha kötü ve BM üzerinden onlara yardım ediyoruz daha çok.
- Suriyeli muhaliflerin başarılı olmasını istiyoruz. Onlara destek veriyoruz. Öyle ki, bu destek hiç olmadığı kadar ileridedir bugün.
- Ancak muhalif güçlerin arasındaki radikal gruplardan endişeliyiz. Onların, Esad sonrası yapılanmada etkili olmalarını kabul edemeyiz. Muhaliflere desteğimizin -bugün ileri noktaya gelse de- sınırlı kalmasının en önemli nedeni budur.
- Esad’ın gidişini hızlandıracak adımlarımız ancak radikal grupların Yeni Suriye’deki etkin olmayacağını görünce atılabilir.
- ABD, Afganistan ve Irak’ta büyük hatalar yaptı, bugün yoğurdu üfleyerek yiyor. Ancak elbette bu kez de Suriye’de işlerin her gün daha kötüye gitmesine bir ölçüde neden oluyor. Yani dün yaptıklarıyla, bugün de yapmadığıyla eleştiriliyor.
- Ayrıca Obama yönetimi ikinci seçimi Amerikan halkının ekonomik, sağlık ve sosyal sorunlarını çözme iradesi gösterdiği için kazandı. Bu nedenle Suriye konusunda adım atmakta zorlanıyor.
- Böyle olunca da Suriye krizi Türkiye’nin başına kalıyor, yani Türkiye böyle hissediyor ve haklı.
- “ABD’nin muhalif grupların kimler olduğunu, bugünkü ve gelecekteki olası etkinliklerini bilmiyor olamaz. Üstelik onların etkinliklerini sınırlama konusunda da yetenekleri var. Türkiye ile bu konuda birlikte çözüm üretilebilir” yorumlarına genellikle sessiz kalınıyor. Bu da Washington’un Suriye krizinin bir süre daha devam etmesinden rahatsız olmadığını gösteriyor.
- Bununla birlikte “Suriye’de hem Esad yönetiminin silah, insan ve moral olarak zayıflaması, tükenmesi, hem de muhaliflerin aynı şekilde güçten düşmesi, Yeni Suriye’nin de yıllarca kendini toparlayamaması demek. Bu da bölgede güçlü bir ülke istemeyen İsrail’in istediği bir şey. İsrail’in istediği de Washington’un istediğidir” yorumları da cevapsız bırakılıyor.
Özetin özeti bu. Ve görünen, Dışişleri Bakanı Kerry’nin ziyaretine rağmen bir ilerleme olmadığı, çok yakında da beklenmediği... Türkiye bir süre daha hem kendi başının, hem de 200 bin mültecinin çaresine bakmak zorunda.
***
CHP’li Hurşit Güneş, Baasçı temalı yazımla ilgili mektup göndermiş. İzin verirse onu ABD dönüşü ele alayım.