Uzun bir aradan sonra, Merhaba. Hastahane günlerimde dualarınızla beni yalnız bırakmadığınız için gönül dolusu teşekkürler. Dün 23 Nisan'dı. 1920'de, Milli müdafaa güçlerinin tüm kuvvetlerini birleştirerek, vatan millet namına kurdukları bir savunma hattıydı Meclis. Bir milletin hayat memat meselesi olarak ilan edildiğinden acil bir makamdı elbette. Ama acilliğinin yanısıra, devamiyet de arzediyordu, zira karar merciiydi bu meclis. Meclis, milli varoluşun tecelligahıdır. Meclis geleneğinin ne kadar önemli olduğunu bugünlerde Sudan'daki darbe ve karşı darbe olaylarında bir kere daha gördük.
Rahmetli Mahir İz'in ''Yılların İzi'' adlı hatıratını bu konuda çok değerli bir tanıklık olarak zikretmek isterim. Zabıt Katibi olarak, meclisin nabzını tutan bir adamdı o. Bu hatırat aracılığıyla, TBMM'nin ve milli güçlerin hangi zorlu mütareke koşullarında bir araya geldiğini okumak, Amasya, Sivas, Erzurum buluşmalarını anlamak, 1.Meclis'te kimler vardı, 1. ve 2. grup niye anlaşamazdı, soruları ve tüm bunların cevaplarının okunabileceği bir eser bu ve bugünleri anlamakta bize imkan sağlayacağına da eminim.
100 yıl aradan sonra, belki mütareke şartlarında değiliz. Lakin dünya egemenlerinin Türkiye'ye biçtiği rol, çok da farklı değildir. Bir ''şark Sorunu'' olarak gördükleri Osmanlı, belki Avrupa'dan kovulmuş ama ''yenilenen şark Sorunu'' olarak Türkiye, halen Anadolu yarım adasında, Balkanlar, Akdeniz ve Kafkasya'nın enerji kontrol hatlarında yer almaktadır. Türkiye'nin bu çok kritik ve değerli jeopolitiği, Türkiye'yi dünya muktedirleri nazarında mesele haline getirmeye devam edecektir.
***
Yine mi beka? Dediğinizi duyar gibiyim... Bugünlerde ''beka'' konulu tartışmaların tümü, seçim atmosferinin de yol açtığı yorgunluk dolayısıyla, biraz komplocu bıkkınlıkla yorumlanıyor. Ama ABD'nin İran ambargosuyla aldığı kararlar işte ortada. Türkiye yine hedefteki mağdur ülke. Tabii, ABD'nin, İran gösterip Türkiye vurmasında S-400 krizi de yatıyor. Bir taraftan terör örgütleri silahlandırılırken, diğer yandan Tükiye'nin kendi savunma sistemini kurması sürekli zorlaştırılıyor.
Mesele sadece İran'ın, ''nükleer yalnızlığı'' değil. ''Türkiye'nin Sudanlaştırılamayacağı'' meselesi.
***
Allah binlerce rahmet eylesin. Şehitlerimiz yüreğimizi yaktı. Şehidimiz Yener Kırıkçı'nın taziyesinde istenmeyen olaylar yaşandı. Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılanlar asla kabul edilemez. Bizde taziye büyük gelenektir. Kan davası bile olunsa, taziye vermeye gelene el kalkmaz. Peki burada ne olmuştur. Asırlık taziye adabı kalkmış da yer gök birbirine karışmıştır. Niye? Buradan alınacak büyük ibretler var.
Şehit yakınları, niçin CHP'li liderlerle aynı safta namaza durmak istemiyorlar...
1- Canan Kaftancıoğlu gibi her fırsatta milletin ezanına, namazına, örtüsüne saydıran ve açıkça dağdakilere sempati dağıtan bir isim, CHP temsilcisi konumuna getirilirse, olacağı budur. CHP, içinden HDP'nin konuştuğu bu vantrolog siyasetini acilen terketmelidir.
2- Asıl basiretse, Hükümete düşüyor... CHP'yi, HDP metamorfozuna hapsetmemek gerek...