CHP başta olmak üzere Türkiye muhalefetinin tamamı Suriye konusunda öyle büyük çuvalladı ki, bundan böyle bölgeye, sürece ve Suriye'ye dair yapacakları değerlendirmelerin ciddiye alınma ihtimali çok düşük. Bahçeli'nin deyimiyle söylersek "alayı birden" yanıldı.
ÖZGÜR ÖZEL'E KOMPLO GİBİ
Özgür Özel mesela ağzını her açtığında rakipleri ona istihza ile Şam'ın düşüp Esad'ın kaçtığı 8 Aralık'tan sadece bir gün önce Kilis'te söylediklerini hatırlatacaktır. Konuya hakim siyasetçi edası ve iktidarı sıkıştıracak öneride bulunduğu varsayımıyla şöyle demişti CHP Genel Başkanı: "Esad ile gerekli temaslar bir an önce sağlanmalı. Türkiye'deki Suriyeliler Esad'ın ilan ettiği genel af hakkında bilgi sahibi yapılmalı. Dönüşleri sağlanmalı."
Bu değerlendirme öyle muazzam bir yanlış okuma ki 24 saat içinde sahada çürütüldü. Birileri CHP Genel Başkanına siyasi komplo düzenlese idi, ancak bu kadar başarılı olurdu.
Özel bu açıklamaları yaparken Esad çoktan ülke dışına milyonlarca dolar kaçırmış, Suriye'ye son ihanetini de yapıp stratejik kurumların koordinatlarını İsrail'e vermiş ve haysiyetsiz biçimde Rusya'ya sığınma talep etmişti.
CHP'NİN YANLIŞ ADAMLARI
CHP'nin "Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı" seçimleri konusundaki istikrarına dikkat çekmek isterim.
Türkiye hangi devletle karşı karşıya geldiyse istisnasız biçimde karşı tarafı tutan, onların tezleriyle Türkiye'yi eleştiren, hatta terör örgütleriyle yan yana gelmekte beis görmeyen isimleri bulup "işte bizim bu işlerden en iyi anlayan adamımız budur" dedikleri kişilere bir bakın. Faruk Loğoğlu, Ünal Çeviköz ve Namık Tan'tan sonra şimdi de İlhan Uzgel. Uzgel'in sicili bir yana, Halep'in alınmasının ardından ettiği "Esad elinizi sıkmadı diye gidip Halep'i almak mı gerekir" şeklindeki yaklaşımı onu ömrü boyu kovalayacaktır.
Nitekim Özgür Özel temmuz ayında da benzer biçimde ters köşeye yatırıldı. Burhanettin Bulut adlı başkan yardımcısı Özel'in Esad ile görüşmek için Şam'a gideceğini söylemiş, bu planın Şam tarafından onaylandığını duyurmuştu. Lakin yanlış hesap Şam'dan döndü! Esad'a yakınlığıyla bilinen Al-Vatan gazetesi bu iddiayı yalanlayarak CHP'yi utanca boğdu.
İNSAN MEZBAHASINA KEFİL OLDULAR!
Özel'in muhaliflere –güya- çıkarılan aflar, reva görülen cezalar ve Suriyeli sığınmacılar konusundaki sözleri de Suriye cezaevlerindeki cehennemi gerçeklerle yerle yeksan oldu. "Ülkelerine gitsinler" diye hoyratça ettikleri laflar yerin yedi kat altına inşa edilen ve "insan mezbahası" denilen yerlerde kana ve irine bulandı.
Muhaliflerini dikine tabut şeklindeki hücrelere tıkıp üzerlerine beton dökmüş çok beğendikleri Baas rejimi. İşkenceyle tecavüzle açlıkla öldürdüğü sivillerin cesetleri az yer kaplasın diye presleyip poşetlere koymuş. En korkunç korku filmlerinde bile olmaz denilen rezillikler devlet eliyle sistematik şekilde uygulanmış.
MANSUR YAVAŞ'IN PESPAYE BAHANESİ
2028 için CHP'nin iki forvetin biri İstanbul'a yapmadığı yerinde dönüşümü Suriye için yapacağını vaat ediyor. Tamam İmamoğlu gülünç ama Mansur Yavaş da baştan ayağa utanç.
Dün yaptığı Suriye açıklamasında şöyle diyordu Yavaş: "Suriyeliler şimdiye kadar Esad baskısı var bahanesiyle dönmüyordu ülkelerine. Artık bu bahane kalmadığına göre dönsünler" diyebildi güya hukukçu olduğu söylenen ABB Başkanı!
Bahaneymiş muhaliflerin başına gelenler! Bütün dünya kaç gündür kabus görüyor Suriye'deki "baskının" boyutlarından ve sonuçlarından dolayı. Ama Mansur Yavaş "bahane" diyor insan mezbahasına.
CEZAEVLERİ SIR DEĞİLDİ
Bunları savundular yıllarca. Suriye cezaevlerindeki gayri insani, gayri ahlaki ve gayri hukuki durum hiç bilinmiyor değildi oysa. BM raporlarında, Freedom House raporlarında, Türkiyeli STK'ların raporlarında, çıkıp kurtulanların tanıklığında vurgulanıyordu. Ben bile kaç defa yazdım, yayın yaptım İnce Fikir'de. Açlık ve işkenceyle öldürülmüş 11 bin muhalifin Suriye devlet arşivi için çekilen fotoğrafları AA tarafından dünyaya yayılmıştı.
Ama anlaşılan o ki CHP'nin hiç haberi olmamış bunlardan. Hiç rapor okunmamış. Hiçbir tanık dinlenmemiş. Saha doğru okunmamış. Hiçbir şey anlamamışlar olup bitenden.
ESAD'I SEKÜLER VE NUSAYRİ DİYE Mİ DESTEKLEDİLER?
Ya da asıl sorun meseleye kategorik bakılmasıdır belki. Kadınlar, kız çocukları Baas hapishanelerinde sistematik tecavüze uğrarken Türkiye'deki çarpık laikçiler "ama Esma Esad da Ortadoğu'daki tek modern first leydi canım" diye el çırpmaktaydı. Laik seküler yaşam biçimi, Nusayri iktidarı, Türkiye solunun çarpık angajmanı gibi sebeplerle yahut düpedüz Erdoğan karşıtlığı sebebiyle "alayı birden" aynı çukura düştüler velhasıl.
EL-MUHABERAT'IN APARATLARI
Suriye istihbaratı adına konuşan, etki ajanlığı yapan, Şam sokaklarında şarkılar söyleyerek Sednaya hapishanesindeki çığlıkları bastırmaya kalkan o kadar çok aparat var ki ortalarda. En adı bellisi Hüsnü Mahalli olmalı.
Sokaklarda Suriyeli kovalayıp yalan bilgiler yayan, Türklerle Suriyelileri birbirine karşı kışkırtarak siyasi kariyer yapan bir Ümit Özdağ vakası var mesela. Baştan sona yanlış, manipülatif ve kötü.
Suriye'de baskı ve işkence olmadığı dolayısıyla Türkiye'deki Suriyelilerin ülkelerine keyiften gitmediğini iddia eden DP'li İlay Aksoy gibi ırkçılar... Suriye sahillerinde bikiniyle denize girilebiliyorsa Suriye zindanlarında insanların preslenmesine pek takılmamak gerektiğini ileri süren Hayri Kozanoğlu gibi solcular... Saadet ve Refah'tan gelen Erbakan Hocanın kemiklerini sızlatacak cinsten Esadçılık şeyleri... Bilumum CHP medyası... Sosyal medya trolleri...
Hepsinin toplamı devasa bir utanç çukuru. Türkiye muhalefeti için durum öngörüsüzlük, vizyonsuzluk, beceriksizlik ve basiretsizlik... Kalpsizlik bir de.