Asıl konuya geçmeden önce Libya’daki fotoğrafa bir göz atalım.
Arap baharı sürecinde başlayan Libya iç savaşını durdurmak için tarafların 17 Aralık 2015’de BM gözetiminde Fas’ın Suhayrat şehrinde yaptıkları anlaşma 6 Nisan 2016 da yürürlüğe girdi. 9 fasıldan ve 67 maddeden oluşan bu anlaşma ile Libya’daki uluslararası meşruiyetin sınırları çizildi. Özetle üç kurul oluşturuldu.
Birincisi, Faiz es-Serrac başkanlığındaki ,9 başkanlık konseyi ve 16 bakandan oluşan Milli Mutabakat Hükümeti’dir. (Ulusal Mutabakat Hükümeti) Başkanlık konseyi de bakanlıklar da ülkenin değişik bölge ve kesimlerine göre dağıtılmıştır.
İkincisi, Salıh Akıle başkanlığındaki -Haziran 2014 de seçilen 200 üyeden oluşan- Tobruk Parlamentosu’dur
Üçüncüsü de, Halid el-Müşri başkanlığındaki -Temmuz 2012 seçilen 120 üyeden oluşan- Devlet Yüksek Konseyi’dir. (Bir nevi senato)
Meşruiyeti bu üç kurul oluşturmaktadır.
En son Libya’daki anlaşmazlıkları tamamıyla bitirmek amacıyla BM’nin 14 Nisan 2019’da Gdamis şehrinde bütün tarafların katılacağı önemli bir toplantı düzenledi.
Ancak 4 Nisan’da isyancı Halife Hafter Trablus’a saldırmaya başladı ve BM’nin bu önemli toplantısını sabote etti. Bu saldırılar hükümet güçlerinin Türkiye desteğiyle Hafteri püskürtmesine kadar devam etti.
Bu arada biri Moskova’da diğeri Berlin’de uluslararası düzeyde iki kez ateşkes girişimi oldu Hafter her ikisinde de ateşkes anlaşmasını imzalamadan kaçtı.
LİBYA’DAKİ MEŞRU KURULLAR
Şimdi meşruiyete bakalım.
Üç meşru kurulun ikisi hükümet ve Devlet Yüksek Konseyi başkent Trablus’dadır.
İçi boş kalan Parlamento ise isyancı Hafter kontrolündeki Tobruk’tadır.
Hafter’in dış güçlerin tahrikiyle darbeye kalkışması üzerine Tobruk Parlamentosu dağılmıştır. 70 kadarı Trablusa geçmiş, Tobruk ta sadece 30 civarında üye kalmıştır.
İsyancılar meşruiyet iddialarına delil olarak Tobruk Parlamento Başkanı Salıh Akıle’nin Hafter’in safına geçmiş olmasını -ki geçti mi yoksa Hafter’in rehini mi orası pek net değil- gösteriyorlar.
Hafter’in uluslararası camiada bir meşruiyeti bulunmuyor. Saüdece kimi devletler çıkarlırını korumak uğruna Hafter’e destek oluyor.
Arap Birliği bile hükümetin meşruiyetini kabul etmekte, hatta Türkiye’nin Libya’daki varlığının da meşru olduğunu söylemektedir.
Libya’daki fotoğraf bu.
Şimdi gelelim asıl konuya.
MISIR TEHDİDİ!
Cumartesi günü Libya hududuna yakın bir askeri üste konuşan darbeci general A.Fettah Sisi, pilotlara ülke haricinde bir operasyona hazır olmalarını söyledi.
Ayrıca Libyalı bazı kabile reislerinin bulunduğu topluluğa hitaben de ‘Sirte ve Cufre bizim için kırmızı çizgidir’ dedi.
BM nezdinde meşru kabul edilen ve Türkiye’nin desteklediği Milli (Ulusal) Mutabakat Hükümeti’ni terörist ilan eden, savaş suçlusu Hafter’i de meşru kabul eden Sisi, hudut güvenliği gerekçesiyle (Libya Mısır sınırı 1200 km.dir. Sirte ise hududa 900 km. uzaklıktadır) Libya’ya askeri müdahalede bulunacağını ilan etti. Bazı Arap ülkeleri de Mısır’ın bu çıkışına destek verdi.
Savaş suçlusu Hafter meşru hükümet güçleri karşısında gerilemeye ve kaçmaya başlayınca Mısır ateşkes ve Libya başkanlık konseyinin seçimini öneren bir çıkış yapmıştı.
Oysa aynı Mısır diğer şürekası ile Moskova’da ve Berlin’de kararlaştırılan ateşkesi imzalamadan kaçan Hafter’e saldırması için destek veriyordu.
Mısır’ın şimdi ateşkes ve barış isteğinin hezimet üstüne hezimete uğrayan Hafter’i kurtarmaktan öte bir anlam taşımadığını artık cümle âlem biliyor.
Yularını Siyonizm’in tutuğu Sisi kendince Türkiye’ye meydan okuyor.
Buna mukabil Milli Mutabakat Hükümeti Sisi’nin bu çıkışını Libya’nın iç işlerine müdahale ve harb ilanı olarak değerlendirdi. Ayrıca Arap Birliği’nin Libya’ya danışmadan yapacağı Libya konulu digital toplantıya katılmayacağını ve tanımayacağını, BM nezaretindeki tüm aracılıklara açık olduklarını ama tek taraflı teşebbüsleri muhatap almayacaklarını ilan etti.
TÜRKİYE-MISIR SAVAŞI MI?
Şimdilerde tartışılan hararetli konu, Mısır ordusunun Türk ordusuyla savaşma senaryosu.
Özetle Türkiye’nin Libya’da her hangi bir ordu birliği bulunmuyor. İmzalanan anlaşmalar çerçevesinde danışmalar bulunuyor.
Sadece onların desteğiyle hükümet güçleri 9 ülkenin her türlü imkânıyla desteklediği Hafter güçlerine unutamayacağı mağlubiyeti tattırdı.
Farz edelim ki Sisi ordusunu Libya’ya gönderdi. Yıllardır üç buçuk Siyonist’e karşı tek bir zafer elde edememiş koca Mısır ordusu, onca ticari meşgaleden başını kaldırıp Libya’da nasıl başarı elde edecek acaba?
Sadece kendi halkına karşı eğitilmiş Mısır ordusu hangi deneyimle dış müdahalede bulunacak, hele de karşısında Türk subayların koordine ettiği Ömer Muhtar’ın torunları cesur Libyalılar varsa?
Kimi Arap ülkeleri destekleyecekmiş! Hafter’i zaten desteklemediler mi? Sisi’nin tüccar komutanları Hafter’den daha mı tecrübeli?
Türkiye kardeş Mısır ile savaşı aklının ucundan bile geçirmez ama darbeci Sisi bir çılgınlık yapar Libya hükümeti de Türkiye’den destek isterse Sisi’nın askerleri savaşmanın öyle Rabia meydanında silahsız sivillere kurşun sıkmak olmadığını görürler, bunu Sisi de anlar ama o koltukta oturabilir mi orasını bilemem!
Aslında bölgedeki huzuru ve barışı sağlayacak güç Türkiye Mısır ortaklığıdır. Mürsi merhum bu ortaklığın bânisi olacaktı.
Ama emperyalizm, Mısır’ı Siyonistlerden daha Siyonist bir yönetime teslim ederek o ortaklığı seraba dönüştürdü.
Gezi olaylarıyla Türkiye için de Mısır senaryosu yazılmıştı ama emperyalizmin oyununu fark eden liderlik buna izin vermedi.
Libya’da da vermeyecek inşallah.