Köprülerin eğim hizası onunla belirlenirmiş, kemerlerin, kirişlerin güçlü ve sağlam duruşu da onun sayesinde gerçekleşirmiş. Mostar Köprüsü ağır bombardıman altında bile kolayca yıkılmamıştı, ancak kilit taşı isabet aldığında etrafa saçılarak parçalandığını hatırlarsak, kilit taşının nasıl bir öneme sahip olduğunu farkederiz.
Prof. Numan Kurtulmuş'un “Türkiye, millet varlığımızı düşündüğümüzde kilit taşıdır” cümlesini bu yüzden bir kehanet olarak okumaktansa, büyük bir mesuliyet ve sorumluluk bilinci olarak okuyorum.
***
Rahmetli Prof. Erol Güngör hocamızın 80. doğum yıldönümünde, eşi Prof. Şeyma Güngör öncülüğünde yeniden yayımlanmaya başlanan eserleri Marmara Üniversitesi Rektörlük Binasındaki anma toplantısında okuyucularıyla buluştu. Üniversiteli günlerimizde heyecanla ve merakla okuduğumuz Erol Güngör Hocamızı genç yaşta Hakka uğurlamıştık. 80 darbesi sonrasında düşünce hayatı ağır bir yıkım, derin bir umutsuzluk içindeydi, o karanlık günleri Erol Hoca'nın deha ve idealizm pırıltısıyla ortaya koyduğu eserleri aracılığıyla aşmaya çalışan gençlerdik. Güncel sorularımız vardı, gelenekle bugünün bağını kuracak bilgelere ihtiyacımız vardı, ezber dışı, merak ve soru sahibi, mütecessis bilim insanlarına ihtiyacımız vardı.
Modernizmin yol açtığı kültürel değişimlerin karşısında yeni sorulara yeni cevaplar üretebilmeliydik. Erol Hocamız, hem milliyetçilik fikriyatının, hem tasavvufun hem iktisadi yönleriyle İslam dünyasının bugünkü meselelerine eğilen cevaplar arayan bir entelektüeldi. Bugünden baktığımızda Ziya Gökalp milliyetçiliğiyle Erol Güngör milliyetçiliğinin aynı şeyler olduğunu söyleyebilir miyiz... Erol Güngör beyin, 80'lerde o dönemin yeni sorunsallarıyla güncellediği milliyetçiliğin 2000'lerde maruz kaldığımız yeni durumlarla yeniden kritik edilmesi gerekiyor. Prof. Kurtulmuş'un Türkiye'nin ‘kilit taşı’ olduğu imgesiyle kurduğu ‘millet varlığımız’ anlatımını, yeni bir yaklaşım olarak dinledik. ‘Millet varlığımız’ kavramını, ‘Türkiye'nin ruhu’ tanımı ile pekiştirdi.
***
‘Türkiye'nin Ruhu’ nedir...
Prof. Kurtuluş Kayalı'nın ‘Türkiye'nin Ruhunu Aramak’ adlı eseri, bu konuda değerli bir ilham kaynağı olabilir. Her ne kadar bu kitap kıymetli edebiyatçımız, rahmetli Kemal Tahir beye adanmış da olsa, eserin sesi Türkiye ile ilgili. Türkiye, sadece şimdiki zaman kipi üzerinden inşa olmayacağı gibi, nevzuhur bir anlatım veya düş de değildir. İstesek de istemezsek de geçmişin kadere benzer görünmez ipliklerle bizi dünden bugüne bağladığını, bununla birlikte yarının da geçmişimizden radikal anlamda reddiyelerle, kopukluklarla kurulmadığını söyleyen bir sesi var kitabın. Toplumların ‘olmakta olan’lığı, bizi her daim yeni ufuklara ve güncellemelere götürmektedir ve bu durmayan şey ‘ruh’tur.
15Temmuz sonrası Türkiye, varoluş çatımız olarak buluştuğumuz hassasiyet oldu. Solcu, sağcı, liberal, İslamcı herkes Türkiye için güncelliyor cümlelerini ve kitaplıklarını...