Koronavirüs insanlığın başına mübtela olalıdan beri devletler çok ciddi bir imtihan vermeye başladı.
Sadece sağlık alanında değil aynı zamanda insana verdiği değerler boyutunda da devletlerin gerçek yüzü açığa çıktı.
Nice süper devlet bu imtihanda patır patır döküldü.
Dünyaya nizamat veren mesela Amerika, mesela Fransa, mesala İtalya, mesela İspanya, mesela İngiltere bu imtihanda çok fena çuvalladılar.
Şartları yerine getirmedi bahanesiyle Türkiye’yi bir türlü kabul etmeyen AB ülkeleri dâhil 100 ülke Türkiye’den tıbbi malzeme için sıraya girdiler.
Parası ödenmiş ve ortağı olduğu uçakları vermekten vaz geçen mağrur Amerika’nın bile Türkiye’den ventilatör isteyecek kadar aciz olduğu ortaya çıktı.
Beğenmedikleri Türkiye’nin sağlık sistemi ve devlet ciddiyeti batıya yönetimin ne olduğunu gösterdi. İngiltere, İspanya, İtalya başta olmak üzere tıbbi destek gören 44 ülke Türkiye’ye teşekkür etmeye başladılar.
Evet, Türkiye son zamanların süper gücü olarak tebarüz etti dersek abartmış olmayız.
Türkiye daha koronavirüsün çıktığı Vuhan kentindeki bir avuç vatandaşı için kıtalar arası operasyon düzenlerken, insanına verdiği değeri dünyayı hayrete bırakacak şekilde âleme göstermişti.
Daha virüs Türkiye’de tespit edilmeden oluşturulan Bilim Kurulu ve tavsiyelerinin hayata geçirilmesi, hangi ülkenin bilime hangi ülkenin gurura teslim olduğunu da göstermişti.
Batı ülkeleri çaresizlikten kırılırken daha virüs çıkmadan ilaç stoku yapan ve tıbbi malzeme konusunda gerekli tedbirleri alan devlet Türkiye olmuştu.
Batı dünyası tedavi için hastaları seçerken ve yaşlıları ölüme terk ederken Türkiye 65 yaş üstüne ayrı bir ihtimam gösterip onları korumaya aldığı gibi virüse yakalananları da acilen tedaviye alarak ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ düsturunun hakkını veriyordu.
Ya o İsveç’te tedavi edilmeyip evine gönderiler Emrulah’ın kızı Leyla’nın imdat çağrısına, ‘Sevgili Leyla sesini duyduk. Ambulans uçağımız saat 06’da havalanıyor, İsveç’e geliyoruz.” cevabı, o cevabı okuyup yahut duyup da tüyleri diken diken olmayan insan evladı var mıdır?
Bu ne güzel hassasiyet ve bu ne büyük devlettir!
Leyla’nın çağrısı bana Abbasiler zamanında Bizans diyarında zulme maruz kalan bir Müslüman kadının, “Va mutasımah!”(Vay Mutasım’a vay!) feryadını işiten Halife Mutasım’ın o tarihi tavrını hatırlattı. Mutasım derhal ordular göndererek o bölgedeki zulme son vermişti.
Getirilen sadece Emrullah değildi, dün itibariyle 59 ülkeden 25 bin vatandaşın getirilerek karantinaya alındığını hatırlatırım. Sadece vatandaşlar getirilmedi, başka ülke vatandaşları da ülkelerine taşındı!
Pazar gecesi 22.16’da telefonum çaldı. Arayan Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye getirilen Mustafa Tekin’di. Daha önce beni aramış ve durumunu anlatarak yardım istemişti. Ben de ilgili mercilere bildirmiştim. Teşekkür ediyordu. “Geldik bizi Uşak’ta bir yurda yerleştirdiler. Bize çok iyi bakıyorlar. Her gün sağlık ekipleri bizi teker teker kontrol ediyorlar. Allah razı olsun.’ diyor tıpkı Leyla gibi devletiyle gurur duyuyordu.
İçerdeki çapsız muhalefet yönetimi karalamaya çalışsa da, ana muhalefet lideri “Türkiye iyi yönetilmiyor” diye ünlese de, Türkiye’yi yönetenlerin kıymetini ve devletin büyüklüğünü İsveçte’ki Leyla, Amerika’daki Mehmet, Arabistan’daki Mustafa daha iyi görüyor ve devletleriyle gurur duyuyorlardı.
Böylece cumhurbaşkanıyla, dışişleri ekibiyle, havayollarıyla ve sağlık ordusuyla ve de devletin tüm kurumlarıyla dünyanın dört bir köşesindeki vatandaşlarının çağrısına kulak verip dev operasyonlar yapan Türkiye, koronadan sonra oluşacak yeni dünya düzeninin önemli aktörlerinden biri olacağını da göstermiş oldu.
Elhamdülillah!