Dikkatinizi çekiyor mu, bilmiyorum: Son birkaç gündür İngiltere, Fransa ve ABD yetkililerinden Suriye konusunda şimdiye kadar duymadığımız netlikte açıklamalar duymaya başladık. Her üç ülke de bugüne kadar Suriye’deki iç savaşa görünüşte temkinli yaklaşıyor, özellikle kendilerinden Libya’daki gibi silahlı bir müdahale bekleyenleri hayal kırıklığına uğratan pasif bir tutum sergiliyorlardı. Esed rejiminin yıkılmasını istiyoruz ama, diyorlardı, bunu Suriye halkı ve bölgedeki müttefiklerimiz gerçekleştirmeli.
Şimdiyse muhalif gruplara silah desteğinden tutun da uçuşa yasak bölge oluşturmaktan askerî müdahaleye kadar birçok şeyi konuşmaya başladılar. Daha önceleri “biz gelişmeleri uzaktan izliyoruz” diyenler şimdi muhaliflere yaptıkları silah yardımlarını bile açıklamaktan çekinmiyorlar. Mesela Amerikan Senatosunun “en şahin” ve aynı zamanda “İsrail yanlısı” üç üyesinin imzasıyla kısa bir süre önce Washington Post gazetesinde yayınlanan bir makalede açık açık “Suriye’ye müdahale” çağrısı yapıldı. Sonra İngilizler kendilerinin Suriye muhalefetine silah ve teçhizat yardımı yapmakta olduklarını açıklayıverdiler. Bilahare Fransızlar da uçuşa yasak bölge oluşturma talebiyle ortaya atıldılar.
Peki, ne oldu da bu ülkeler Suriye konusundaki tavırlarını veya üsluplarını değiştirdiler? Şu olabilir: ABD çoktandır Başkanlık seçimine kilitlenmiş durumda. Sonucu belirsiz bir savaşa müdahil olmak bugünlerde Obama’nın isteyebileceği son şey olur. Keza Fransa seçim atmosferinden daha yeni çıktı. İngiltere ise tek başına ortada görünmeyi isteyebilecek mizaçta bir ülke değil. Bugün ise muhtemelen artık Baas yönetiminin ayakta kalma şansının kalmadığını gördüler ki temkini bırakıp masada iyi bir konum elde edebilmek için teker teker başlarını çıkarmaya başladılar. Belki de Esed sonrası dönemde Suriye’yi dizayn etme zahmetini bölge güçlerine bırakmaya gönülleri razı gelmedi.
Uluslararası literatürde “vekâleten savaş” (proxy war) diye bir kavram var. Genellikle büyük güçlerin doğrudan dâhil olmaksızın, yönlendirdikleri güçler üzerinden yürüttükleri savaş demek. Mesela İspanya İç Savaşı’nın tarafları Falanjistler ile Komünist ve Anarşist gruplardı görünüşte. Ama onlar üzerinden Sovyet Rusya ile Almanya-İtalya bloğunun çıkarları savaşıyordu.
Bugünlerde Suriye’de yaşananlar için de “vekâleten savaş” yakıştırması yapanlar var. Sözgelimi geçtiğimiz günlerde okuduğumuz biri müdahale yanlısı diğeri karşıtı olan iki bölge uzmanı Amerikalı analistin makalelerinin ortak konusu buydu. Eric S. Margolis’in The National İnterest’te, Robert Haddick’in ForeignPolicy’de çıkan makalelerinde Suriye’deki savaşın bir tarafında batı dünyası ile bölgedeki müttefiklerinin, diğer tarafında ise İran ve Rusya’nın yer aldığı öne sürülüyordu.
Eğer Suriye’de yaşanan şey gerçekten bir proxy savaş ise mevcut rejim yıkıldıktan sonra da kavganın bitmeyebileceğini düşünmek gerekiyor. Çünkü Suriye’deki etnik ve dinî grupların çoğu için diğer grupların olası tehditlerine karşı kendi güvenliklerini temin etme ihtiyacı ülke dışındaki daha büyük güçlerin desteğini aramayı gerektiriyor.
Dolayısıyla “vekâleten savaş”ın altyapısı mevcut bu ülkede. Bu vekâlet savaşında gerek vekil gerekse asil olarak rol alacak güçlerin sayısının yeni dönemde artma riski de hesaba katılmalı. Diğer yandan, bölgeyle ilgili çıkarları Türkiye’nin çıkarlarıyla çakışmayan güçlerin vekâletini üstlenebilecek veya elan üstlenmiş bulunan gruplarla ilişkilerin yeni baştan tanzimi gerekecek.
Bu durumda“Türkiye daha önce Irak’ta oynadığına benzer bir rolü
Suriye’de oynayabilir mi?” sorusu önem kazanıyor. Bu soruya yarın cevap arayalım.