Türkiye sadece Türkiye’den ibaret değildir.
Türkiye üç kıtada iz bırakmış bir tarihten gelir.
Türkiye’nin emperyalist batı tarafından sömürülen mazlum halklarla bağları tarihidir, derindir.
Kaldı ki Türkiye 1919’da emperyalist işgalcilere, yedi düvele karşı başlattığı Kurtuluş Savaşı ile de mazlum halklara önderlik etmiştir.
Peki şu anda halkımıza ve Afrika’dan Asya’ya, Balkanlardan Latin Amerika’ya kadar mazlum halklara göre, Türkiye’nin yaptığı nedir?
Halkımıza ve mazlum halklara göre, Türkiye batılı emperyalistlere karşı ikinci kurtuluş savaşı vermektedir.
Türkiye başta ABD olmak üzere, dünyayı sömüren batılı emperyalistlere kafa tutabilen, meydan okuyabilen bir ülkedir.
Dünyadaki mağdur, mazlum halkların sesi olabilen bir ülkedir.
İşte son olarak dört gün önce ABD’deki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısında yaptığı konuşmayla, Türkiye Cumhurbaşkanı bunu bir kez daha göstermiştir.
Zaten o nedenle başta ABD olmak üzere batılı emperyalistler, 15 Temmuz’da Türkiye’nin yönetimine el koymak için bir darbeye girişmiştir.
Türkiye’nin emperyalistlere karşı dik duruşuna son vermek istemiştir.
Halkımız da mazlum halklar da bu düşüncededir.
Hele de ABD ordusu komutanı General Joseph Votel’in, 15 Temmuz darbesine kalkışıp da başarısız olunca tutuklanan subaylar için, “Bizimle işbirliği içinde olan subaylar şu anda hapiste” demesi, bu düşünceyi iyice pekiştirmiştir.
Geert Wilders gibi bazı Avrupalı liderlerin “15 Temmuz darbesinin başarısız olmasına üzüldük” şeklindeki sözleri ise batılı emperyalistlerin genel görüşü olarak değerlendirilmiştir.
Bu demektir ki, başta ABD olmak üzere, batılı emperyalistlerle işbirliği içinde olduğu görüntüsü veren her siyasi partiyi halkımız ve mazlum halklar defterden silecektir.
Onun içindir ki başta ana muhalefet partimiz CHP’nin, ABD önderliğindeki batılı emperyalistlerle işbirliği içinde olduğu görüntüsü vermekten özenle kaçınması gerekir.
Ne yazık ki CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bu özeni göstermiyor.
AKP iktidarını ABD ağzıyla eleştiriyor.
Bu durumda da akıllara “Acaba Kemal Kılıçdaroğlu’nu sık sık görüştüğü ABD Büyükelçisi mi böyle konuşturuyor” sorusu geliyor.
Oysa kendisini ABD’nin Türkiye valisi sanıp ülkemizin iç işlerine karışmaya kalkışan ABD Büyükelçisi’ne, MHP lideri Devlet Bahçeli en ağırından tepki gösteriyor.
Peki ABD Büyükelçisi’nin Türkiye’nin iç işlerine karışmaya kalkışmasına, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu niye en ufak bir tepki göstermiyor?
Hadi Meclis’teki diğer parti HDP’yi anladık; onun Türkiye partisi olmayacağı, umudunu başta ABD olmak üzere batılı emperyalistlere bağladığı anlaşılıyor.
Zaten ABD Başkanı’na “Yaşa Obama” diye bağıran yandaşlarına da PKK’nın Suriye kolu PYD’nin ABD bayrağını Rojava’ya dikmesine de karşı çıkmayan HDP’nin ne olduğu görülüyor.
Peki CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ne oluyor?
Bakın dünyadaki mazlumlar coğrafyasından “Türkiye dik dur eğilme; mazlumlar seninle” dercesine sesler yankılanıyor.
Bunun ne demek olduğunu acaba CHP lideri idrak mi edemiyor?
Bu demektir ki, başta ABD olmak üzere, batılı emperyalistlere karşı dik durmayıp eğilen bir lider, bir parti artık Türkiye’yi yönetemez.
Böyle bir lideri, böyle bir partiyi halkımız da, umudunu Türkiye’ye bağlamış mazlum halklar da istemez.
Artık Türkiye’nin başına mazlumlardan yana olmayanlar gelemez.