Şimdi daha ciddi ve tehlikeli sürece girdik. Gizlemeye, hedef saptırmaya, yanlış bilgilerle toplumu yönlendirmeye başlanıldı bile. Özellikle bu merhalede yurtdışından paylaşılanlara, provokatif yönlendirmelere dikkat etmek şart haline gelmiştir.
Her şey bitmedi, aksine her şey yeni başladı.
Bu ülkenin sivil masum vatandaşına silah çekildi, ateş edildi. O günü yaşayan her normal, namuslu insan gibi, gözümün önünde cereyan edenleri, kalkıp birileri “tiyatro” olarak nitelendiriyorsa, bu bile başlı başına operasyonun bir parçası olarak okunmalı.
O gece Atatürk Havaalanı’nda sabaha kadar süren, jetlerle saldırılara, atılan bombalara bizzat şahitlik ettim ve derin milli direniş gerçeğini fiilen yaşayan biri olarak, çıkardığım notlar şunlardır:
1. Bu operasyon sadece basit bir darbe girişimi değildir. Bu bir işgal planıydı.
2. FETÖ isimli vahşi bir örgüt bu planı tek başına yapmadı, yapamazdı.
3. Suriye’nin geleceği ile bağlantılı olan bu plana; Türkiye’nin sınırında, PKK devleti kurmaya yönelik hedeflerin olduğu aşikârdır.
4. Türkiye’nin yok edilmesi ve işgalle yeniden dizayn edilmesi planına direnen Erdoğan fenomeni olduğu, bu darbe girişimiyle bir daha kanıtlanmıştır.
5. Bu operasyonu düzenleyenlerin, sadece askerin içerisine sızmış örgüt üyeleriyle sınırlı kalmadığını açıktan anlamak lazım.
6. İşin sivil ayağı, bundan sonra en fazla araştırılmalı ve gün ışığına çıkartılması hayati anlam taşımaktadır.
7. Tüm yaverlerin 1994 mezunu olduğuna dair bilgiler dolaşmakta. “Bunun aslı astarı nedir?” sorusuna, kesin cevap bulunmalı ve eğer doğruysa aynı senenin mezunlarının devlet büyüklerine yaver olarak verilmesi kimin planı? Atayan, öneren, imzalatan kimler?
8. Yurtdışı bağlantılar teyit edilmezse, önümüzde yeni felaketlerle karşı karşıya olmamıza yol açmış oluruz.
9. Yurtdışı operasyonlar konumuza tekrardan bakılmalı. Ülkeye yönelik operasyon içerisinde olanların bertaraf edilmesi için; ABD ve Rusya gibi ülkelerinin yaptığının aynısı yapılmalı.
İstanbul Üniversitesi’nden çok sevdiğim Hocam, Doç. Dr. İrfan Çiftçi önemli bir tespitte bulundu o gece. Darbeler tarihinde, ilk kez askere gerçek mermi verilerek dışarı çıkartıldı. Türkiye’de tüm darbelerde, askere verilen mermiler meğer eğitim mermileriymiş. 15 Temmuz gecesi asker kılığına bürünmüş katiller, bu millete gerçek mermiyle ateş edilmesini emretti. Bu derin travmaya neden olan olay, tarihimizde kara leke olarak yerine alacaktır. Bu bile başlı başına, olayın darbe değil, bir işgal planı olduğunu kanıtlayan durumdur.
Ve elbette Rus uçağının düşürülmesinden 3 ay önce, havada sınır ihlallerine izin çıkartılması konusu da şimdi farklı siyasi alandan analiz edilmelidir. Tek bir acaba kalmadan, her durum ve herkes gözden geçirilmelidir.
ABD’nin Türkiye’ye yönelik tutumunu, FETÖ’nün başı Gülen’in iadesini yapıp yapmayacağına bakarak da anlayacağız.
Ve bu adım, önümüzdeki süreçte ABD ile nasıl bir dostluk içerisinde olacağımızı belirlemelidir. Darbenin içerisindeki “ABD kokusunu” sokaktayken insanlar anlamıştır. Lakin “hangi ABD, bunu yapmaya gayret etti?” sorusu çok önemli sorudur. “Her şerde bir hayır var” ayeti kelimesini idrak eden bir millet olarak, Türkiye’ye karşı işgal planının başarısız olmasıyla, yeni “küllerden dirilme” sürecine girdiğimizi ve zor bir dönemde daha da kenetlenmemiz gerektiğini anladık. Milletçe; bu alçak saldırının önüne geçebileceğimizi anlayarak hareket edeceğimiz, artık kesindir...