Gitgide artıyor yalnızlığımız.” Lauren Bacall da ayrıldı.
Bu yazı bitene kadar daha kimbilir kimler ayrılacak?
Şimdi diyeceksiniz ki ‘Tanışır mıydınız?’
Tam olarak ben de bilmiyorum; ben onu tanırdım ama sanırım o beni tanımazdı.
“Bambaşka yıllardı, bambaşka bir hayat...
Yanlışlar orda mûteberdi doğrular sakat.
Yenilgiler vesîle-i iftihardı.
Tanrım, o ne sıkıcı ne gamlı bardı!
Sizi ilk orada görmüşdüm uzakdan;
Sizi ve yanınızda Humphrey Bogart’ı
Bambaşka yıllardı, bambaşka bir hayat...
Ay uğuldar ve rüzgâr ışıldardı.”
***
Bir kedi yavrusunu tekmeleyerek öldürmenin bedeli nedir?
Ya iki kedi yavrusunu, üç ve dört kedi yavrusunu?
Ben “sevâbına” (!) kulağınıza fısıldayıvereyim:
Hiçbir halt değildir!
Tabii şâyet hâdise Türkiye’de cereyân etdi ise!!!
Cennet vatanımızda kedi yavrularını da, köpek yavrularını da, civcivleri de, kaplumbağaları da tekmeleyerek yâhut taşlarla ezerek en fecî şekillerde katledebilir-siniz! Kılınıza dahî halel gelmez!
Ömrüm boyunca çok memleket gördüm. Ama hayvanlara bizdeki kadar acımasızca, alçakça, sadistçe davranılan başka yere hiç rastlamadım!
Bunu yazarken içim burkuluyor ve Türklüğümden hicab duyuyorum!
Fakat hakıykat bu!
Lâkin övünmeye, şişinmeye geldi mi mangalda kül bırakmayan da yine bizim milletdir!
Ne denli hayvansever, kalbi o sevimli yaratıklara karşı nasıl da rikkatle titreyen, ne asîl ve ne necîb bir kavim olduğumuzu anlata anlata bitiremeyiz de bu muhabbet sırasında masamıza yanaşan aç ve sıska bir köpeğe ökçeyi yapıştırmakdan da geri kalmayız!
Şimdi o şerefden süzülmüş karıya hiçbir cezâ verilmeyecek; var mı bahse giren?
Zâten aklî dengesinde az biraz şey varmış.
Onun için de “ifâdesini” (!) alıp salıvermişler.
İfâdesinde ne dedi acabâ?
Eve dönerken birkaç kedi yavrusunu daha tekmeleye tekmeleye mahvetmediyse hayret ederim!
Şimdi içimden ne demek geçiyor, bilir misiniz?
“Ulan, Yekesikırıklar! O Kaltak eğer gerzek idiyse o zaman onu ne bok yemeye,
içinde idâme-i hayât eylediğini tahmîn etdiğim çirkef çukurundan dışarı saldınız?”
Tabii saray terbiyesiyle yetişdiğim için bu tür ifâdeler beni bozar.
O bakımdan sâdece beyân-ı teessüfâtda bulunmak sûretiyle zavallı kediciklere yanmakdan gayrı bir şey yapmak gelmiyor elimden...
Leşini kediler paralar inşallah diyeceğim ama biliyorum ki kediler öyle şeylere tenezzül etmezler. Zâten miğdeleri de kaldırmaz...
Ne diyeyim, Allah müstahakını versin!
***
Hazır açılmışken şunu sormak istiyorum:
Bizim “Hayvanları Koruma Yasası” diye bir metnimiz var mı?
Eğer ez-kazâ var ise, acabâ hangi müzede muhâfaza ediliyor ve hangi günler ziyâret etmek imkânı mevcud?
Eylül başında Fransa’dan bir misâfirim gelecek de onun için ülkemizin görülmeye değer yerleriyle ilgili bir program hazırlıyorum, ondan sordum.
Böylece ben de görmüş olurum bâri...
Programımıza hissî, garâmî ve terbiyevî birkaç mısrâ ile son verelim:
“Türkiye, Cennet Vatan!
Kırk Harâmîler’in Toplu Mezar Mağarası!
Bak, sana bir masal anlatayım:
‘Açıl, Susam, açıl!
Ki canımı dışarı atayım!’”
***
“Bu mahlûka alçak demek inanın;
Ona pâye veren bir hitâb olur!
‘Söylemek istesem gönüldekini,
Cildlere sığmayan bir kitâb olur.”