Doğu Akdeniz çanağında Suriye'de başlayan hareketlilik kısmen nihayete erdi. Muhalifler ve HTŞ nasıl bu kadar hızlı ilerledi sorusunun cevabı çok basit. Küresel planda Doğu Akdeniz'de önemli gelişmeler görünüyor. Herkes pozisyonunu güncelleme kararına uymak zorunda.
YALNIZLAŞAN ESED VE RUSYA
Suriye'de 2011'de başlayan olaylar ülkeyi bugüne getirdi. Beşşar Esed, muhalifler başkente girmeden ülkeden ayrılarak Moskova'ya sığındı.
Soğuk Savaş döneminden beri Rusya'nın Doğu Akdeniz'deki varlığı Suriye'deydi. 1971 yılında Tartus'ta Sovyetler Birliği'nin donanma üssü açılmıştı.
Muhaliflerin bir türlü kontrol edilememesi üzerine 2015'te Esad'ın daveti ve İran'ın ısrarıyla Rus askeri Suriye'ye indi. Tartus, Humeyn ve Lazkiye üslerinin yanı sıra hava sahasındaki kontrol gücüyle artık Putin sıcak denizler rüyasını gerçekleştiriyordu. Üst düzey komutanların yönettiği orduyla birlikte Rusya, Esed yönetiminin ayakta kalmasını sağladı. Bu süreçte Suriye'deki üsler Rusya'nın Orta Doğu'ya ve Afrika'ya erişimini sağladı. Suriye Rusya için çok önemli bir lojistik merkezi oldu.
Bu köşede Ukrayna ve Suriye sahasındaki ilişki üzerinde durmuştuk. Her iki cephede de karşı karşıya gelen aktörler kesişiyordu. ABD temas etmeden savaşıyor ve Rusya'yı yoracak hamleler yapıyordu.
Ukrayna'da savaşın uzaması, mali yardımlar ve profesyonel savaşçı transferiyle Rusya yoruldu. Üstelik geçtiğimiz aylarda Rusya'da gerçekleşen terör eylemleri DEAŞ gibi örgütlerin Rusya'yı çevrelediğini gösteriyordu.
Putin'i sıkıştıran Batı cephesi Gürcistan, Ermenistan, Moldova gibi birçok yerde Moskova karşıtı rüzgar estiriyordu.
Esed iktidarda kalmak için Moskova'ya başvursa da yanıt olumsuz geldi.
Muhalifler ilerlerken Rusya'nın çatışmadan geri çekilmesinde Esad yönetiminin ülkeyi toparlayıp sorunları çözmek için çaba sarf etmemesi, Suriye bürokrasisi ve elitlerinin yolsuzlukları, İsrail'in Ukrayna'ya yüksek teknoloji silah desteği verme durumu, Wagner hikayesinin ve Prigojin'in hayal kırıklığıyla sonuçlanması, Trump'la birlikte Ukrayna'da kârlı bir anlaşma yapma olasılığı, Moskova-Tahran ilişkisinin Ukrayna (İran dronları) ve Suriye'deki birlikteliğinin getirdiği yükler gibi çok sayıda mantıklı gerekçesi ve bunun dolayısıyla da konsept değişikliği var.
Oysa geçtiğimiz aylarda Rusya, Esed'den ön koşulsuz bir şekilde Erdoğan'la görüşmesini ve uzlaşmasını istemiş, zeminin değiştiğini ona açıkça göstermişti.
Esed'in o günlerde gizlice Körfez-ABD cephesine göz kırptığını, bir yandan İran'ı küstürdüğünü diğer yandan ise Rusya'yı hayal kırıklığına uğrattığını biliyoruz.
Asıl merak konusu Esad'ı bu kadar uzun süre yanıltan, dönülmez yollara sürükleyen istihbarat bürokrasisindeki klikle hesaplaşıp hesaplaşamayacağı.
ŞİMDİ GELELİM İRAN'A
İran milisleri niçin Esad'a destek vermedi ve savaşmadan ülkeyi terk ettiler?
İran Körfez ülkelerine Husiler üzerinden baskı yaparken 2017'de Hamas üzerindeki etkisini artırdı. Hizbullah'a ve Hamas'a ise Suriye sahasından ulaşabiliyordu. Hizbullah'ın kontrolündeki Beyrut limanından da Akdeniz'e açılıyordu. Beyrut limanının patlatılması İran-Çin-Rusya ilişkisine verilen en büyük mesaj oldu.
İran'ın Hazar, Basra ve Beyrut cepheleri, Çin'le kurduğu stratejik işbirliği, Batı cephesini iyice ürküttü. Yükselen Çin'e karşı Çin'in partnerlerini teker teker hedefe koyan ABD, İran'ın ortak düşmanlarıyla Küre ittifakı ve İbrahim anlaşmaları diye bilinen gündemleri başlattı.
İran'ın Irak-Suriye-Lübnan hattına uzanan kolunu kesmek için Körfez-İsrail-ABD ittifakı adım adım çalıştı. Hindistan'daki G20 zirvesinde Çin'i dünya ticaretinde saf dışı bırakacak bir formül öne sürüldü. Hindistan yeni üretim üssü olacak ve sevkiyatlar Suudi Arabistan-İsrail üzerinden Akdeniz'e ulaşacaktı.
7 Ekim 2023 sürecini bu koridor (IMEC) üzerinden okumadığımızda bloklar yeterince anlaşılmıyor.
SURİYE'NİN GELECEK VE DOĞU AKDENİZ GAZI
Suriye'de kurulacak geçiş hükümeti küresel sisteme uyumlu hale getirilecek. Böylelikle Doğu Akdeniz'de Türkiye-Suriye-Lübnan-İsrail-Mısır deniz yetki alanlarının hidrokarbon yataklarının tespitine sıra geliyor.
Avrupa'nın ihtiyacı olan doğalgaz Doğu Akdeniz'de. Bu gaz Avrupa'ya gitmezse üretim kaybı yaşanacak ve birçok başkentte hükümet kurulamayacak. Bu doğalgaz nereden gidecek Avrupa'ya?
Türkiye bu işin neresinde diye sormaya gerek var mı?