25 Ağustos’tan bu yana Arakanlı Müslümanların maruz kaldığı şiddet, içinde vicdan yasası ve adalet duygusu olan herkesin tahammülünü zorluyor.
Bölgeden gelen bilgiler, görüntüler ve saldırılara maruz kalanların ifadeleri, evlerin insanlar içindeyken yakıldığını, bölgeden kaçmaya çalışanlara rastgele ateş açıldığını ispatlıyor.
Suda boğulan, kömürleşen yahut parçalanmış cesetlerin, perişan halde Bangladeş sınırına yığılan Arakanlıların şahidiyiz hepimiz.
Myanmar hükümetinin uluslararası yardım kuruluşlarına bölgeye giriş izni vermemesi nedeniyle ne ölü sayısı, ne devlet terörünün boyutları saptanabiliyor.
Üstelik bu ilk değil. Belli ki son olmayacak.
Geçen yıl yine Eylül ayında yaşandı bir benzeri ama sistematik soykırım asırlardır sürüyor aslında. İngiltere’nin 19. Yüzyılda Arakan’ı sömürgeleştirmesinin, 1948’de giderken bölgeyi Burma Sultanlığına devretmesinin ve sonrasında dünyanın beşten küçük olduğu bir dünya düzeni kurulmasının sonuçları yaşanıyor Arakan’da.
Yine mazlum bir halk dünyanın gözü önünde katlediliyor ve yine katliamı durduramamanın insanı kahreden çaresizliği…
***
Fiziki uzaklık, yaşanan acıyı paylaşma ve yardım etme isteğini azaltmıyor lakin.
Türkiye bu isteğin devlet ve millet olarak en güçlü şekilde görünür olduğu ülke.
Bu dertlenmeyi ve derdi dillendirmeyi hamaset olarak görenlere bakmayın. Somut, ölçülebilir, rakamlarla ifade edilebilir yanıyla bile Türkiye –hamdolsun- tam bir iyilikseverler ülkesi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da vurguladığı gibi Türkiye dünyada insani yardım açısından ABD'den sonra ikinci sırada. ABD 6,3 milyar dolar dış yardım yaparken Türkiye 6 milyar dolar insani yardım yapıyor. ABD’nin ekonomik büyüklüğü ve iddiasının iriliğiyle kıyaslayınca, Türkiye’nin ne büyük bir vicdan ve cömert bir el olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Bu yardımlar insani yardımdan ve duadan ibaret değil üstelik.
Haksızlığa uğrayan halklar-coğrafyalar için Türkiye’nin yaptığı asıl şey, TİKA Başkanı Serdar Çam’ın ifadesiyle “meseleyi güçlülerin masasına getirmesi” vehaksızlığa itirazı yüksek sesle dillendirebilmesi.
Bu konuda çok örnek var ama “dünya beşten büyüktür” ve “one minute” bile adalet arayışını göstermek için yeterlidir.
***
Türkiye Arakan’da kalıcı çözüm için giriyor devreye. Yapıcı bir yol izlemeye çalışıyor.
Bunun için Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece Türkiye Devlet Başkanı olarak değil İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı olarak da Myanmar'ın lideri Suu Çii, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Bangladeş Cumhurbaşkanı Abdul Hamid başta olmak üzere 20'ye yakın dünya lideriyle görüştü konuyu. Ayın 19’unda da BM Genel Kurulunda gündeme taşıyacak.
Erdoğan’ın vurguladığı bir nokta, insani sorunların çözülmemesinin nedenini ve Türkiye’nin çabasının kıymetini net olarak ortaya koyuyor:
“Herkes aynı hassasiyeti taşımıyor. Varsınlar taşımasınlar, biz görevimizi yapacağız. Dilimizle, kalbimizle, en tesirlisi elimizle...”.
Kızılay’ın, AFAD’ın TİKA’nın çalışmaları, İHH, Sadaka Taşıgibi yardım kuruluşlarının çabaları ve Türkiye halkının elinde ne varsa paylaşma isteği sayesinde Türkiye Arakanlılara da sahip çıkacak.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Bangladeş’e yaptığı teklif tam da bunun için. Bangladeşli yetkililere "Kapılarınızı açın, sınırdaki Arakanlıları içeri alın, ne kadar masrafınız varsa biz karşılayacağız" dediğini aktarmıştı Çavuşoğlu. Bugün de Bangladeş’e gidecek ve Arakanlı Müslümanların kaldığı kampları ziyaret edecek. Belli ki izin, işbirliği ve tespit sürecini hızlandırmak istiyor Türkiye.
Türkiye’nin Arakan için başını çektiği bir diğer girişim ise Mekke’de gerçekleşti. Diyanet İşleri Başkanlığı 40'tan fazla ülkenin hac organizasyonu başkanlarının, ilim ile fikir adamlarının katıldığı bir etkinlik düzenledi ve Arakan’ın konuşulmasını sağladı. Toplantı sonrasında yapılan ortak bir basın açıklaması Myanmar’ın cürümlerinin önlenmesini talep ediyordu.
Türkiye’nin şahsında yükselen sesin, ümmetin ve insanlığın sesi olduğunu not etmek gerek.