Koca imparatorluğu "Turan" sevdasıyla "viran" eden İttihatçılar, yeni Türkiye'ye de taşıdıkları bu illeti, kafatası ölçmeye kadar götürdü. Bu ırkçılığı, tek parti diktatörlüğünden sonra da, kritik kurumlardaki "CHP zihniyeti" devam ettirdi. Kürtlere yönelik bu zulüm ve katliamları yıllardır dile getiriyorum. Arzu edenler, makalelerime ve kitaplarıma bakabilir.
Bu ırkçılığın zehirli meyvesi olan ve "Kürtlerin mağduriyetini gidereceğiz" iddiasıyla kurulan PKK da, "korku derebeyliği" uğruna; katliamlarına Kürtlerden başladı.
Devletin CHP zihniyeti ise, bu "istismar örgütü"nü "Kürtlerin temsilcisi" olarak görmüş ve ateşe benzin dökerek PKK'nın hesabını Kürtlerden sormuştur! Bu hıyanet, bölgeyi mümbit bir terör tarlasına çevirmiştir. Düşmanlarımız, "Türkiye solarsa sulayın, büyürse budayın" şeklindeki İngiliz tavsiyesini 40 yıldır terör örgütü üzerinden uygulamaktadır!
Nitekim merhum Özal, "devlet"in bu vahim hatasını düzeltmek için özel çaba sarf etmiş ama bu içli dışlı entrika düzeni, Özal'ı da; Adnan Kahveci ve Eşref Bitlis gibi yardımcılarını da yok etmiştir. Sonrasında da, devleti yönetenler ne zaman mağduriyetleri gidermek için adım atsa, uzaktan kumandalı örgüte "eylem" talimatı verilmiş, sonra da "Terörle daha şiddetli mücadele" telkin edilmiştir!
KÜRT DÜŞMANI PKK NEDEN BİTİRİLEMİYOR?
PKK, bitme noktasına getirilmiştir. Ancak siyasî etkisi, ters orantılı olarak artmaktadır. Çünkü terör örgütü, "Kürt partisi" görünümlü HDP/DEM üzerinden meşrulaştırılmaktadır! Kılıçdaroğlu döneminde gerçekleşen HDP-CHP ilişkisi, PKK'yı meşrulaştırma sürecini daha da hızlandırmıştır. Bu sayede Kandil, siyasi bir yapının genel merkezi gibi algılanmakta, açıklamaları dikkate alınmaktadır!
1993'te "DEP" adıyla başlayan bu aldatmaca, Türk yargısıyla köşe kapmaca oynayarak DEHAP, DTP, ÖZDEP, BDP, HADEP, HEP, HDP ve DEM gibi isimlerle devam etmiştir. Ancak bu sürede, terör örgütünden bir adım bile uzaklaşamamıştır. Örgüt, Kürtler üzerindeki baskısını ve lojistik ihtiyaçlarını hâlâ, Kürtlerin içine uzattığı bu "kirli eli" ile temin etmektedir.
Harflerle dans ederek Kandil'e biatını sürdüren bu sözde partinin, halk yararına siyaset yapması mümkün değildir. Tam aksine, Kürtlere büyük zararı dokunmuştur. İstismarı sonlandıracak kültürel adımlar ve yatırımlar, PKK/HDP tarafından engellenmiştir. Nitekim bu istismarı kökünden kazımak için başlatılan Çözüm Süreci sabote edilmiştir!
Yine de bütün engellemelere rağmen, CHP döneminden kalan mağduriyetler büyük ölçüde giderilmiştir. Ayrıca bu adımlar, sadece devletle de sınırlı değildir. Sayın Bahçeli'nin, "Irkçılık ayaklarımızın altındadır" beyanı, toplumsal barış önünde hiçbir engel kalmadığının ilanıdır. Artık eski mağduriyetleri unutarak, emperyalist planları boşa çıkarma zamanıdır.
Sömürgecilerin, "Bağımsızlık herkesin hakkıdır" aldatmacasıyla harcadığı milletlerin haddi hesabı yoktur. Mitinglerde "Kürdistan" ninnisi söyleyen DEM'in asıl amacı, Kürtleri uyutarak Türkiye düşmanlarına teslim etmektir. Türkiye'nin bir bölümünde "Kürdistan" kurmaya kalkmak, Kürtleri emperyalistlere uşak yapmaktır. Hayat standartlarını ise adeta sıfırlamaktır!
"Türk ırkçılığı"nı eleştiren bir Kürdün, kendisine hiçbir gelecek vadetmeyen DEM'e, sadece "Kürt partisi" diye oy vermesi, "Kürt ırkçılığı" değil de nedir? Kaldı ki DEM'in "Kürt partisiyiz" iddiası, çirkin bir istismardan ibarettir.
Zira DEM Kandil'in, Kandil de yedi düvelin emrindedir.
O halde Kürtlerin DEM'e oy vermesi, "çifte çelişki"dir!