Uzun süredir tartışılan bir ko-nu; Turkcell’in hakim ortağı kim olacak, kim yönetecek?
Sorunun cevap bulacağı günler çok uzak değil. SPK’nın geçmişte attığı adımlar ile “bağımsız üye atanarak” şirket yönetiminde ağırlığı değiştirmek mümkün... Şimdi sıra SPK’nın yeni başkanında. Başkan yeni yılda göreve başlayacak ve masasında Turkcell dosyasını bulacak...
Sevgili dostlar, Turkcell denklemi “ne yapalım, özel sektör” denip kendi haline bırakılacak kadar basit değil... Turkcell, halka açık, halkın parasının geleceği şirkete teslim edilmiş ve en önemlisi yabancı ortakları da olsa, Türkiye’nin yarattığı en önemli birkaç markadan biri. Bu denkleme yurtdışında sahip-ortak olduğu operatörleri de ekleyince şirketin Türkiye ve Türk Devleti için “maddi-stratejik-psikolojik” değeri çok açık...
Peki SPK ne yapabilir? Ortaklar arasındaki çözümsüzlüğe “şirketin” bırakılamayacağı açık... Bu durumda yapılacak tek hareket var; RACON KESMEK ve bağımsız üyeleri atayarak yönetimi ele almak! İşte hassas çizgi de burada başlıyor. Ortakların tamamı “kendi sınırlarına” ağırlığı kaydırma peşindeler ve atanmasını istedikleri adamlar “kendi listelerinden”! Bu gerçek karşısında yapılacak da çok zor değil; GERÇEKTEN BAĞIMSIZ, DEVLET TERBİYESİ almış, VİZYONER ve şirketi ileri taşıyabilecek isimlere emanet etmek...
Sevgili dostlar, “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok”! Bu sektörde Türkiye’de “kimlerin öne çıktığı”, kimlerin nasıl bir geçmişi var çok açık... BU NOKTADA TÜRK DEVLETİNE BİR TEKLİFİM VAR: Eğer gerçekten bu şirketi uçuracak bir adam arıyorsak, SON 7-8 yıla ve özellikle özelleştirme sonrası “dünya devi haline gelen Türk TELEKOM’a bakmamız yeterli! Oradaki çok değerli isimler ve yarattıkları ortada. Kimler mi? Zamanında çok kavga ettiğim, günlerce tartıştığım ve sonrasında devam eden süreçte kendisini tanıyarak-yaptığına şahit olarak hayran kaldığım ve bizden beklendiği gibi “her başarının cezası vardır” ilkesine uyarak küstürerek bu ülkeden gönderdiğimiz bir isim var; PAUL DOANY! Tekrar ediyorum; bu ülkenin en önemli değerlerinden biri Turkcell... Türk Devleti bu stratejik-ekonomik-psikolojik gerçeklere kayıtsız kalamaz ve gereken adımları mutlaka atacak. Böyle bir denklem içinde Türk Telekom’u yeniden yapılandırarak Türk Hazinesinin de payını “maksimize” eden ve Türkiye’ye bir “dünya markası” biçen Paul Doany ve ekibine Turkcell’de mutlaka görev verilmeli. Kabul etmeyecektir ama ısrarcı olunmalı ve “kendisini en az bizim kadar Türk hisseden” bu isim ve ekibi ikna edilmeli...
Sonuç: Doany ayrıldıktan sonra Telekom’da trend düştü ve acil olarak bana göre Türkiye’nin sektörde yetiştirdiği en önemli isimlerden biri olan TTNET Genel Müdürü Tahsin Yılmaz, en doğru adım atılarak Telekom Genel Müdürü oldu. Tahsin Bey de DOANY ile birlikte çalışan ekipten ve bu süreçte TTNET’i “sıfırdan zirveye” taşıyan isim... O ekipte çok değerli profesyoneller var, o günlerle ve hızlı tırmanış dönemindeki kilit isimlere dikkatli bakanlar Turkcell’i uçuracak ekibi bulabilirler...
Önemli not: Süreyya Ciliv, zor günlerde bu şirketi sırtlanmış isim olarak, başarı grafiğini yeni yönetimde de mutlaka devam ettirmeli...
Endeks artışı ‘yapısal başarı’ anlamına gelmez
Basınımızın çok değerli üyeleri ve maalesef bazı bürokrat ve siyasetçiler konu “finansal olunca” sapla samanı karıştırmakta oldukça iyi performans gösteriyorlar. Şu tip komik açıklamalar okuyoruz; SPK, İMKB ve Piyasaların Bürokratik yönetimi o kadar iyi ki; İstanbul Borsası bu yılı da artış şampiyonu kapadı! Bu mantığa göre şunu da yazabiliriz; kuyumcular altın satışı ve sunumunda o kadar iyiler ki; altın 2000 dolara yaklaştı... KOMİK ve Türkiye adına acı!
Sevgili dostlar, İMKB’de işlem gören şirketlere ve endeksin geneline gelen alımın “borsa ve bürokratik yapılanmasıyla” alakası neredeyse “0”! Para bu ülkenin geleceğine, bu toprakların YENİ DÜNYA DÜZENİ içindeki yerine ve şirketlerin özel durumlarına geliyor. Hatta ve hatta “finans bürokrasimizin” eksik, hantal, yanlış işleyen detaylarına rağmen geliyor...
Sonuç: Yıllardır söylüyorum, birkaç hafta önce Bakan Babacan da konuya girdi ve şunu söyledi: Türkiye son 10 yılda ekonomide gösterdiği büyük başarıyı, para ve sermaye piyasalarının gelişiminde göremedi... Gerçek bu kadar açık! Türkiye ekonomik olarak “uçuyor”, para neredeyse yağıyor ama para ve sermaye piyasalarında “kör havuz, eksik düzenleme, geliştirilemeyen yeni enstrümanlar” gibi gerçekler hala yerinde sayıyor!
Son söz: Türkiye tek bilek hareketinde 100 milyar doları cebine koyabilir! Yeter ki; gerçeği görelim ve BAŞLAYALIM!