Yalova Milletvekîli Sayın Temel Coşkun ve bizim gazeteden Değerli Meslekdaşım Nasuhi Güngör bana birbirlerinden bağımsız olarak yazıp son yazımda kendileri hakkında belirtdiğim hususların doğru olmadığını belirtmem ricâsında bulunmuşlar.
Bu isteklerini memnûniyetle yerine getiriyorum.
Bu arada Nasuhi Güngör’ün bana “ArsızYağmur” demesini pek de zarif bulmadığımı da ekleyeyim.
Lüzumsuz bir lakırdı...
Ayrıca bir de “hesaplaşma” filan gibi ifâdeler kullanmış ki onu da anlayamadım.
Ne hesablaşması?
İkinci olarak ve bu sefer sâdece belirtmekle yetinmeyip gür bir sesle haykırmak istediğim husus ise Ataşehir Belediyesi’nin vicdansızca ve alçakça zehirlediği sokak köpekleriyle ilgili.
Efendiler! Bu yapdığınız sâdece vicdansızlık ve alçaklık değil günahdır da, günah, günah!!!
Sorsalar topunuzun “aliyyülâlâ” Müslümanlar olduğunuzu iddia edeceğinizi bilmez değilim. Yerlerse...
Ama Müslümanlığın yalnızca lafla olmayacağını bilenler hâlâ var bu memleketde!
Sizlere Allah belânızı versin demiyorum, diyemem, çünki belki sırf şeklî bakımdan suç teşkîl edebilir.
Onun için diyorum ki Allah lâyığınızı versin!
Ama sâhiden lâyığınızı!!!
***
Bu durum sıkç ageliyor başıma.
Aslında bambaşka bir konuyu ele almak niyetindeyken araya böyle başka konular giriveriyor.
Asıl değinmek istediğim konu artık çokdan kapandı, hallolundu sandığım bir meseleydi; dil ırkçılığı, yâni Öztürkçecilik...
Anlaşılan bu konu bitmeyecek. Benim bitdi sandığım meğer turşusu kurulmakmış.
Neyse, artık usandığım için kısaca son bir kere daha görüş belirtmek istiyorum:
Batı dillerinde “pürizm” (sâfiyetçilik) adı verilen bu öz...cülük akımı bir zaman diliminde her dile musallat olmuşdur.
Ama onlar bu meseleyi rafa kaldıralı çok oldu. Bizde de nasıl olsa öyle olacak ama demek vakti saati henüz gelmemiş.
Dil ırkçılığı dedim. Ben ömrümde ırkçılığın herhangi bir türünden fayda geldiğini görmedim. Bu da öyle...
Öztürkçecilik Türkçeyi yoksullaştıran belli başlı unsurlardan biridir.
Örnek vereyim:
Hücum, taarruz, tecâvüz, tasallut, tâciz, saldırma, akın, atak, hamle, suikasd ve hattâ artık tedrîcen baskın yerine bugün kullandığımız tek bir kelime (sözcük!!!) var:
SALDIRI!!!
Hâdise, havâdis (öbürünün çoğulu ama başka anlam kazanmış), vak’a, habe ryerine OLAY!!!
Mevziî, mevkıî, mıntıkavî, mahallî, lokal... Hepsi gitdi yerine geldi YEREL!!!
Tepe tepe kullanın!
Ölümsüz Cemil Meriç bu “mekteb kaçkınları” için ne demiş:
“Halkın seviyesine ineceğiz diye dilimizi papağanın kine benzetmek halklaşmak değil eşekleşmekdir.”
Zavallı eşek... Üstelik zekî bir hayvandır da ama “insanın”adı çıkacağına...