Krizin başından itibaren siyasi sistemin en önemli parçası olarak telakki edilen eğitim kurumları silahlı terör gruplarınca hedef alındı. Laik, Cumhuriyetçi, halkçı, devrimci, bilimsel ve uygarlık bilincinde nesiller yetiştirmek isteyen Suriye rejimine karşılık, hoşgörü yoksunu, bağnaz, yobaz ve tekfiri terbiye ile yetiştirilmiş karanlık zihniyetler ikame edilmek isteniyor.’
Bu tespit, geçen yıl mart ayında Aydınlık gazetesinde Suriye’de muhaliflerin eğitimde yapmak istediklerini göstermek açısından kaleme alınmış. Aralarında Türkiye’nin de yer aldığı Lübnan ve Ürdün’den gelen karanlık mahlûkların amacı diyor yazısının bir kısmında Dr. Bessem Abu Abdullah. Muhaliflerin, rejim okullarına gitmenin haram olduğunu ve okullara gidenin cehennemde yanacaklarını söylediğini iddia ediyor.
Suriye Enformasyon Bakanlığı Müsteşarı’nın kullandığı dil ile ülkemizde muhalefetin kullandığı dil arasındaki benzerlik dikkat çekici. B. A. Abdullah yazısında ülkemizde sözde baskıcı ve yobaz bir eğitim anlayışına karşı yürüyüşe geçen grupların diline yakın bir dil kullanıyor. Türkiye’de sözde baskıcı ve yobaz eğitimi vermeye çalışanlar, mahlûklarını Suriye’ye göndermişler (!) tespitinin vermeye çalıştığı mesaj gayet açık ve net.
Suriye’de, ‘Milli Eğitime bağlı okullarda Sünnilik ile ilgili derslerin müfredattan çıkarılıp yerine Şiilik derslerini koyacağı ve okullarda Sünniliğin yasaklandığı’ haberi Abu Abdullah’ın yazıyı kaleme almasından beş ay önce, Arabi21, Shia-news ve Shia-online gibi haber sitelerinde yer alır. Aynı haber sitelerinde İran’ın Suriyeli gençleri cazip burslarla İran’a davet ederek Şiileştirme çalışmalarına başladığından bahsediliyor. Özellikle Shianews, İran Devrim Muhafızlarına yakın bir haber sitesi. Kaynağının doğruladığı bu haberi göremeyen B. A. Abdullah, Türkiye’de bir gazetede aylar sonra Türkiye’den Suriye’ye gidenlerin yobaz ve baskıcı eğitimi Suriye’de uygulamaya çalıştığından bahsediyor. Yazı, kendi idraki ile kaleme aldığı bir metinden ziyade daha da ötesini işaret ediyor.
Türkiye’de bu açıklamaları destekleyecek konuşmalar daha sonra Ak Parti’nin eski dostu yeni düşmanı Abdüllatif Şener’den geliyor. ‘Türkiye’den gelen militanlar Suriye’de Alevilere saldırırken, eğitilmiş bazı militanlar Türkiye içinde de Alevilere karşı saldırıya geçecekler’ sözleri ile algı operasyonu tamamlanmaya çalışılıyor. Amacın İran haber sitesinin ‘Türkiye, Sünniliği yayma adına eğitim verecek’ adlı haberindeki içeriği gereğince Türk Milli Eğitim Bakanlığı’nın atacağı faaliyetleri etkisiz kılmak olduğu anlaşılıyor. Barış sürecinden rahatsızlığını dile getirmekte sakınca görmeyen İran’ın ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldıracağız söylemini ağzına sakız edinen CHP ve HDP’nin açıklamaları bu açıdan da ortak noktada birleştiği görülüyor.
İran desteği ile Suriye’de Şam Stratejik Araştırma Merkezi’nin Başkanlığını ve Enformasyon Bakanlığı’nın müsteşarlığını yapmış Abu Abdullah’ın açıklamalarından ziyade hükümet veya Ak Parti düşmanlığının Abdüllatif Şener’e neler yaptırabileceği bu süreçte gözlemlenmiştir desek yanlış olmaz.
Tüm bunlara rağmen Suriyeli çocuklar için açılan eğitim kurumlarının sayısı ülkemizde şuan 100’ü geçmiş durumda. Bu okullarda görev yapan Suriyeli öğretmenlerin maaşının 200 TL civarı olması bile propaganda aracı olarak kullanılıp ‘Bizim işsizimize verilmeyen paranın Suriyelilere verilmesine ne demeli?’ söylemi ile özellikle Hatay’da oluşturulmaya çalışılan bir muhalif algı kendini gösteriyor. İran’ın Suriyeli gençlere verdiği bursun üçte biri oranında olan bu paranın bile hesabının yapılarak İran’ın oluşturduğu algıya sahip çıktığından bile haberdar olamayan bir zihniyet, Türkiye’nin Suriyeli çocuklara vermeye çalıştığı eğitimin amacını sorgulayıp kendince aklını kullanarak sözde muhalefetlik yapıyor.
Muhalefetin ‘Türk öğrenciler dururken, Suriyeliler eğitim alıyor’ söylemine karşı Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın ‘Hayır, Suriyeliler için bilahare kontenjan oluşturuluyor’ açıklaması sonrası muhalefet ne diyeceğini düşünedursun, yakılan ve yıkılan ülkelerini gelecekte inşa etmeleri adına Suriyeli gençler için Gaziantep’teTürk-Katar Uluslararası Üniversitesi kuruluyor. Bir medeniyetin yıkımından bir medeniyetin inşasına giden süreçte, Suriyeli gençlere Türkiye ve İran’ın bakışı açısındaki belirgin fark bu adımla böylece açığa çıkmış oluyor.