Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, muhteşem bir hayat öyküsüne sahip. Sesiyle, doktorluğuyla, hocalığıyla, yazdıklarıyla doksan yıldır hayatımızda olan bir bilge.
Muhteşem bir hayat öyküsünün sahibi. Sesiyle, doktorluğuyla, hocalığıyla, yazdıklarıyla 90 yıldır hayatımızda. Yaşadığı her anın tadını çıkaran ve bunu bize notalarla sunan olağanüstü biri. Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca.
Üsküdar Belediyesi’nin düzenlediği gecede izleme zevkini yaşadım Yavaşca’yı. Böylesi dolu bir ömre tanıklık etmek için de Maçka’da, adını verdiği sokaktaki evinde 56 yıllık eşi Ayten Hanım’ın da dahil olduğu harika bir röportaj yaptık.
Yavaşca, 1 Mart 1926’da Kilis’de doğar, ilk ve ortaokulu orada okur. Sonra İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirir.
Edebiyat hocaları Hakkı Süha Gezgin ve Salim Rıza Kırkpınar ile tanışması hayatının dönüm noktalarındandır. Öğrenciliği, hayatına hayat katan dönemecin ifadesidir aslında. Kazandığı İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1951’de mezun olur.
1955 yılında kadın-doğum mütehassısı olur. Askeri Deniz Hastanesi, Zeynep Kamil Doğumevi, Taksim İlk Yardım Hastanesi’nde çalışır. Daha sonra Vakıf Gureba Hastanesi’nin doğum kliniğini kurar. 1985 yılında ise başhekim olur.
Süleyman Erguner, Sadeddin Kaynak, Zeki Arif Ataergin ve Münir Nureddin Selçuk hocalarından bazılarıdır.
Tüm bu kıymetlerin emekleri boşa çıkmaz. Hicaz makamı tutkunu olan Yavaşca, Suznak-ı Nev adını verdiği bir makam düzenler.
Olağanüstü bestelerde onun imzası bulunur. En büyük müzik formu olan Mevlevi ayininden, Mevlana Celaleddin’in Acem ayini şerifi muhteşemdir.
Tam 654 adet bestesi bulunur. Bestelerinde 33 form, 74 makam,46 usûl kullanır. Üstelik bu bestelerde 159 şairin güftesine yer verir. Çeşitli bestekârlara ait 21 esere aranağme yapar.
Bunun sırrını sorduğumda Yavaşca’dan aldığım yanıt: “Maddi bölüm taşımayan, Allah’ın kullarına gönderdiği Kuran-ı Kerim gibi, şairlik vasfını lütfettiği ezgiler bizim gibi bestekarlara ilham kaynağıdır.”
Yavaşca’nın tüm bu özellikleri bilimsel olarak incelenir. Hacettepe Üniversitesi’nde yapılan araştırmalar sonucunda, Yavaşca’nın sesteki frekans değişikliklerini fark edebilme yeteneği ve beyindeki müzikal merkezlerin işit ve ses organı ile mükemmel uyumu ispatlanır. Yavaşca’da ‘altın gırtlak’ bulguları vardır.
Geçmişin muhteşem namelerini unutulmaz tınılarını günümüze taşır Yavaşça. Öylesine muhteşem bir iş çıkarır ki 90 yaşında bir çınar olarak söylediği şarkılar ayakta alkışlanır.
Ülkedeki çoğu şey yeni! Bizdeki gibi tarihi eserleri yok
Devlete bağlı ilk konservatuarın kurucularından olan Yavaşca, 1990’da İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Profesörlüğü’ne atanır. Bu görevini 2005’e dek sürdürür. Haliç Üniversitesi’ndeki çalışmalarıyla ‘ilham hocalığı’ yapmaya devam eder.
Yavaşca’nın hayatındaki ve Türk Musikisi’ndeki en önemli izlerden biri koro şefliği ve hocalığıdır. Pek çok üniversiteden fahri doktora ünvanı bulunan Yavaşca, 1991’de Devlet Sanatçısı olur. Türk Mûsıkîsine yaptığı önemli katkılar için, 2008 yılı “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü”nü, 2010 yılında ise TBMM Üstün Hizmet Ödülü’nü almaya hak kazanır.
300’ e yakın ödülü olan Yavaşca’ya sizin için en kıymetlisi hangisi diye soruyorum. Herbirinin çok kıymetli ve yeri dolduramaz olduğunu söylüyor.
Bu ödüllerin nasıl saklanmasını istersiniz diye sorunca Kilis’de doğduğu evin müze olacağını öğreniyorum. Bu yıl içinde tamamlanması beklenen müzede Yavaşça’nın demir beşiğinden oyuncaklarına, eserlerinden kıyafetlerine pek çok detay olacakmış.
Taş plaktan internete uzanan zamanın tanığıdır Yavaşca. İlk ses kaydını taş plaklara yapar. Daha sonra 25 adet 78lik, bir tane Long Play, 15 adet de 45’lik plak doldurur. Bu eserlere dört kaset ve 15 adet CD dahil olur.
Yavaşça doğa aşığıdır. Hem portre hem peyzaj çizimleri vardır. Tüm canlılar için eser verir. Çocuklar için yılbaşı şarkısı olmadığını fark eder, hançerelerini zorlamayacak, bir oktavı geçmeyen işlere imzasını atar. Çok sevdiği kedisi Şeker’in ölümünden duyduğu acıyı da şiire döker.