Türk kimliği inkâr ediliyor diyen kişi MHP’li bir siyasetçi falan değil, kırk yıl düşünseniz aklınıza gelmeyecek biri söylemiş bu lafı: BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş. Olağanüstü bir açık yüreklilikle, “Kürtleri inkâr etmek için Türkleri de inkâr ediyorlar! Türk etnik kimliği vardır, Türk halkı vardır. Bunu savunmak da bize düştü...” demiş.
Tartışmanın bağlamını bilmeyenler için şaşırtıcı olabilir bu sözler ama aslında basit bir arka planı var: “Türk adlandırması bir etnik kimliği ifade etmez, birçok etnik grubun tarih içinde kaynaşarak beraberce oluşturdukları milletin adıdır” görüşüne karşı söylüyor bunu BDP’li siyasetçi.
Haddizatında Türk adlandırmasının etnik kimliği ifade ettiği görüşü en fazla Kürt ayrılıkçılarının sarıldığı bir iddia. Çünkü ayrılıkçı Kürt hareketinin temsilcileri millî kimliği veya millet varlığını tanımak istemiyorlar. Etnik kimlikleri bütünleştiren bir üst kimliğin varlığını kabul etseler kendi davalarından vazgeçmeleri gerekir zaten!
Kimlik meselesiyle ilgili tartışmayı ister istemez teorik düzlemde yapıyoruz ama işin özünde son derece pratik bir sorun var. O da Türkiye’nin Kürtlerini millet bütünlüğünden ayırmaya yönelik bilinen arzu ve çabalar... Türk kimliği konusundaki tartışmanın da kaynağı bu sorun aslında.
Zira temel amaç Kürt kimliğine yeni bir statü vermek olduğu için Türk kimliğinin Türkiye’deki bütün etnik aidiyetleri kapsayan bir “genel kimlik” olarak kabul edilmesinden vazgeçilmesi gerekiyor.
Bu bakımdan “Kürtleri inkâr etmek için Türkleri de inkâr ediyorlar” sözü hiç de boş bir söz değil. Zira Türk kimliğini etnik kimlik saydığınız zaman “Türk ırkının devleti var da Kürt ırkının niye yok” deme imkânına kavuşuyorlar. Önlerinde böyle bir imkân söz konu olduğunda, sizin tarihten, antropolojiden, sosyolojiden kanıtlar getirip “Türk diye bir ırk adı yok, Türk adının tarih boyunca bu anlamda kullanımının örneği yok”demeniz beyhude çaba oluyor.
1930’ların asimilasyonist kimlik politikalarıyla ülkedeki etnik kimliklerin tamamını yok sayıp bütün vatandaşlarını tek bir etnik kimlikte birleştirmeye girişen tek parti yönetiminin çabası çerçevesinde Türk adlandırmasına etnik köken izafesine çalışılmış olması arızi bir durum vs. vs... dediğinizde de muhataplarınızı ikna edemiyorsunuz. İkna olmak isteyen yok çünkü.
Kürt ayrılıkçılarının derdi belli, tamam. Peki, her çeşidinden liberal ve solcu aydınlarımızın milli kimliğimizi ısrarla etnik kimlik olarak görme ve gösterme çabalarına ne diyelim? Bu arkadaşlar görünüşte Kemalizm’in her şeyine karşılar ama milli kimliğin tanımı konusunda Kemalist sapmaya sonuna kadar destek veriyorlar! Türk kavramını etnik kimliğe indirgemek isteyenler koalisyonunda Kemalistler, Kürtçüler ve liberaller omuz omuza verebiliyorlar.
Haklarını yemeyelim, Kemalistler bile 1930’ların millet tanımının peşinden gitmiyorlar artık çoğunlukla. Ama liberal aydınlarımız nedense etnik vurgudan bir türlü vaz geçemiyorlar. Dünyanın başka bir yerinde aklını fikrini etnik mevzularla bu kadar bozmuş başka bir liberal cemaat var mıdır, bilmiyorum. Bizimkiler bir tuhaf! Türk kavramını birileri etnik kimlik anlamında kullanmış diye adımızı değiştirelim istiyorlar
Oysa bu ülkenin adı neden Türkiye ise bu milletin adı da ondan Türk. Yani 12. yüzyıldan itibaren hem batılılar hem de doğulu komşularımız bu topraklara Türkiye, bu topraklar üzerinde yaşayan insanlara da Türk demişler. Biz şimdi bunu boş veriyoruz, Türk kavramı 1930’larda etnik kimlik olarak ilan edildi diye adımızı değiştirmeye kalkışıyoruz.
Milletin tanımını, Türklüğün tanımını adam gibi yeniden yapmak dururken neden böyle sarp yollara saptığımızı anlamak da mümkün değil. Leğendeki kirli suyla beraber içindeki bebeği de sokağa atmak gerekmez. Türk adından vazgeçmenin millet olmaktan vazgeçmek anlamına geldiğini görmek gerekir.
Türk adını etnik bir kimlik olarak kabul etmek “biz artık millet olarak varlığımızı sürdürmeyeceğiz, bundan sonra herkes soyuna sopuna göre ayrışacak, en fazla bir etnisiteler konfederasyonu olabiliriz” demektir. Mesele budur!