Kazakistan Devlet Başkanı’nın; darbe girişimi sonrası Türkiye’ye gelmesi, FETÖ’nün Kazakistan’daki okul ve üniversitelerin Maarif Vakfı’na verilmesi konusunda mutabakat sağlanması, Orta Asya’daki diğer ülkelerde benzer adımların atılması için zemin oluşturacak.
Kazakistan; Rusya ve Çin çemberinde pek rahat geleceği olmayan bir devlet. Diğer yandan FETÖ’nün bu ülkenin geleceği için tehlikenin ta kendisi olduğunu, Ankara ziyareti sırasında daha net anlamıştır Kazak Devlet Başkanı.
Türkiye’nin; yeni dönemde Türk Coğrafyasına daha fazla açılması şart haline gelmiştir. Oralardaki tüm kilit noktaları yıllardır Gülen Örgütü’ne teslim etmiş, Türkiye’nin sil baştan yeni stratejiler kurgulama zamanının geçtiğini, maalesef artık daha net görmekteyiz!
Güneşin doğudan, siyaseten ve ekonomik olarak doğacağı, giderek daha da hesaplamalarla kanıtlanmaktadır. Türkiye bu coğrafyanın doğal bağları olan lokomotifi.
Esasında Nazarbayev gibi zeki bir lider de, bunun derinden farkında. Etnik, demografik yapısı nedeniyle pek fazla kımıldayamaması, diğer yandan ise Çin tarafından neredeyse yutulmaya hazır bir coğrafyanın siyasetçisi olarak, daha cesur adımlar atamaması anlaşılmakta. Diğer yandan da bu ülkelerdeki demokratik alt yapının tesis edilememesi ve halen ülke servetlerinin dağılımın pek adil paylaşılmaması da tedirginliklerinin nedeni. Rusya bir taraftan, ABD diğer taraftan, bu durumdan güzelce istifade etmekte! Baskı unsuru olarak tabii ki!
Mesele böyleyken Türkiye’nin şartsız akrabalarına destek çıkması, sorunlu alanları açıktan değil ikili görüşmelerde dile getirmesi, tek güvenilecek arka olması gerçeği, bu bölgelerin devlet büyüklerini küçük düşürmez.
Zaten bu nedenledir ki, Türkiye’yi hafife alacak tutumların sergilenmesi, giderek hızlandırıldı. İtibarsızlaştırma ve sıradanlaştırma da, FETÖ stratejilerinin son aylarda yapmaya gayret ettikleri nüans olarak yorumlanmalı.
Nazarbayev, Orta Asya’daki tabirle der isek, “Aksakal” bir lider. Bu saygınlığı da, Türkiye’nin ilerideki yeni siyaset içeriğinde destek amaçlı kullanılmalı.
Bu ülkelerin parlamentoları, medya ve sivil vatandaş toplumu zeminlerin de, Amerikancı unsurların yetiştirilmesinde, FETÖ üzerinden hareket edildiği giderek daha net anlaşılmakta.
Bu coğrafyada Türkiyeci bilinen geleneksel siyasi profillerin yerini, FETÖ girişimleriyle tipik Batılı mantalitesini benimsemiş ve Türkiyeci gözüken siyasi profillerin eline geçmesi, bu günün gerçekleriyle analiz edilince, ortaya vahim bir tablo çıkmakta!
Geleneksel Türkiyeci aydın profilleri; Milliyetçi ve Turancı bir kısım dindar, Türk-İslam sentezini benimsemişken, bu ortamı demokrat söylemleriyle süsleyen dünya vatandaşlığı anlayışını terk etmiş, seküler, kozmopolit tiplere devredilmesinin nedenlerini, şimdi daha doğru anlamaktayız.
Orta Asya ve Kafkasya’daki ülkelerin yönetimleri, ciddi reformlara kendileri geçmezse, Batılı güçlerin bunu farklı yöntemlerle yapacağı, bunu yaparken toplumun fay hatlarının deforme olacağı aşikârdır. İşte Türkiye’yi içe kapama, darbe girişimleriyle geriye atma, devlet kurumlarının itibarsızlaştırılması operasyonu, bu anlamda yorumlanmalı.
Kendi dertleriyle baş başa kalmış bir Türkiye’nin doğal coğrafyasındaki halklarla ilgilenememesi, onun yerine devreye FETÖ kurgusunun girmesi ve bunu yaparken “Türkiye olarak gözükmesi”, hedeflerden biriydi. Türkiye görünümlü bu sinsi planın bu koca coğrafyada; siyasetçisi, gazetecisi, yazarı, aydını, akademisyeni, işadamı, STK liderleri o kadar budaklandılar ki, bunları devreden çıkarırken yerini doldurmak şarttır. Bu coğrafya boşluk sevmez. Sen dolduramazsan, birisi muhakkak dolduracaktır. Onun için İNSAN yetiştirmek, hayatidir.
NOT: Bugün Türkiye’de “Avrupa Birliği’ne girmeyi istiyor musunuz?” diye bir referandum yapılsa; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, ikiyüzlü Avrupa’ya vereceği cevabı bilir!