Mavi Marmara baskınında dokuz Türk vatandaşını katleden İsrail’in Türkiye’den özür dileme kararı birçokları için sürpriz oldu.
Zira ABD’nin güçlü lobilerini arkasına almış olan İsrail’le Türkiye’nin başa çıkamayacağı düşüncesi hem dünyada hem de Türkiye’de yaygın kabul görüyor.
Oysa bugün itibarıyla şunu görmek lazım: Ne Türkiye eski Türkiye bugün, ne de dünya ve bölge düzeni eski günlerindeki gibi.
Davos’taki “one minute” hadisesinden itibaren giderek büyüyen Türkiye-İsrail geriliminin Ankara aleyhinde sonuçlanmasını bekleyenler yanıldılar.
İsrail’in yaşanan süreç sonunda Türkiye’den özür dilemesi ve ilişkilerin normalleşmesi için Türkiye’nin ileri sürdüğü diğer şartları kabul etmek zorunda kalması hem bölgesindeki kendi yalnızlaşmasının Telaviv’i mecbur bıraktığı bir sonuç, hem de Türkiye’nin bölgesinde giderek artan etki gücünün çok açık bir eseri.
Abdullah Öcalan’ın PKK’ya silah bırakması ve sınır dışına çıkması çağrısının ardından, İsrail’in özür kararının açıklanmış olması da sıradan bir tesadüf olamaz. Öcalan’ın açıklaması hükümet tarafından yürütülen çözüm sürecinin başarısıydı. Politikada bir başarı muhakkak başka başarıları da yanında getiriyor. Ama başarı için de risk almak gerekiyor.
Son olarak, Türkiye-İsrail arasındaki gerginliğin kendi bölgesel politikaları bakımından negatif etkileri olduğunu düşünen ABD Başkanı Obama’nın bu konuda Telaviv yönetimi üzerindeki baskı ve telkinlerinin payını da zikretmek lazım.