Şunu açık söylemekte fayda mülahaza ediyorum; Başkan Erdoğan liderliğindeki Türkiye, parlak siyaset ve bürokrat yetiştirilmesi için âdeta okul oldu.
Bunun ötesinde saf ve masum Anadolu evlatlarının, Türkiye siyasetinde boy göstermesi ile kalmadı, dünyanın bizi ilgilendiren tüm konularında sesi yüksekten çıkan, söz sahibi şahsiyetlerin dünyaya meydan okuması döneminin mimarı da, Başkan Erdoğan olarak tarih sayfalarına yazılmış oldu.
Türk dış politikası, kadim tecrübeye ve geçmişe sahiptir.
Tabii olarak kadim bir çınar olan devletimizin dış politika üretme konusunda kabiliyeti vardır ve kadim köklere sahiptir.
Tarihte liderlerin ve şahsiyetlerin rolü asla inkâr edilemez. O nedenle bir lider gelir dünyaya hükmeder, diğeri gelir tabiri yerindeyse, yönetilen olur.
Şimdi içinde bulunduğumuz şu dönem, Türkiye devletinin söylem ve eylemlerinin kendisinden söz ettirecek güce kavuşmasına şahitlik ediyoruz.
Hakan Fidan'ın hikâyesine baktığımızda, çetrefilli dönemlerde görevlerinin üstesinden başarı ile gelen birinden bahsettiğimiz aşikârdır.
TİKA Başkanlığı döneminden itibaren, yapmış olduğu bazı çalışmalara şahit olma fırsatım oldu.
Sonrasında, FETÖ gerçeği sebebiyle yıllar önce onlara rağmen Türkiye'nin gönül coğrafyasında milli ve yerli kanalların açılması, bizzat Hakan Fidan ismi ile bağlı gerçeklerdir.
Başkan Erdoğan haksızca, namertçe "Türk düşmanlığı" ile itham edildiği zamanlarda; "Sultan Sencer", "Orhun Anıtları" ve "Atatürk'ün Selanik'teki Evi" gibi nice tarihi mekânlarımız restore edilerek korunmaya alındıysa; bu Erdoğan'ın talimatı ile Hakan Fidan koordinasyonunda gerçekleştirilmiştir...
MİT Başkanlığı dönemine bakılırsa, zaten Erdoğan'ın verdiği destek ve doktrinel bakış açısı ile kendinden artık ekol olarak bahsedilecek Türk istihbarat yöntemi ve mektebi oluşturulduğuna herkes şahit oldu.
Şimdi yeni dünyadan, hem de çok kutuplu dünyadan bahsettiğimiz savaşlar zincirine iteklenmiş zamanda, farklı akıl gösterilmesi gerektiği gerçeği kaçınılmazdır.
Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığına geldi geleli, akıllarda kalan birçok söylemi, yeni dönemin reform dönemi olduğuna işaret etmektedir.
Mesela, İsrail katliamına bu güne kadar tanımlanan kavramların değiştirileceğine dair bize işaret verdi.
Hem İsrail'in yerleşimci tanımına karşı söylem ile aslında bundan sonraki süreçte kavramların değişimine şahitlik edeceğiz mesajını da vermiş oldu.
"Bu yerleşimcilik değil, hırsızlıktır..." diyen Hakan Fidan, sadece kavramlar üzerinden değil, çalışma metodoloji olarak da reformların kapıda olduğuna işaret etmiş oldu.
MİT Başkanlığı döneminde, saha çalışmalarında dışarıda başarılı operasyon kabiliyeti geliştirilmesi, Türkiye Devleti'nin yeni çalışma kabiliyetinin yeni yüzyılda sistem haline getireceğinden haber vermektedir.
Tabii Başkan Erdoğan'ın çok özelliklerinden birinin de, iyi ve parlak kadroların yetişmesine kaynak oluşturabilmesi, itimat göstermesi ve her halükârda kendi kadrolarına sonuna kadar destek olması ise, yeni nesillerin yetiştirilmesi için ilham kaynağı olacaktır hiç kuşkusuz.
Görünen kahramanlar ve cesaret örneği adımlar kadar, yeni dış politika sisteminde görünmeyen fedakârlıkların da dönemi olacağına ise Başkan Erdoğan işaret etti.
Özellikle, "Filistin meselesinde Türk devletinin tüm fedakârlıklarını en iyi Gazzeliler biliyor, Filistinliler biliyor..." cümlesi ile bundan sonraki adımlarda görünenler kadar görünmeyenleri dikkate alarak, her hamlelerimizi anlatmamız gerekiyor.
Dışişleri Bakanlığının yeni dönem çalışmalarında tıpkı MİT'teki çalışmalarında olduğu gibi, eylemlerin fazlalaşacağı zamana gireceğimiz açıktır.
Yeni dünya düzenine ve yeni yüzyıla bin yıllık vizyonla girmeyi hedefleyen devlet aklımız, sistemsel reformlara selam veriyor ve Hakan Fidan bu becerisi ile dış politikamızda çığır açacağı şüphesizdir.
"Başkan Erdoğan Türkiye'si, nasıl bir Türkiye oldu?" sorusunda ilerideki nesillerimiz reform ve devrimler dönemi olarak bahsedeceğinden zerre kuşkum yoktur.
Güçlü liderlerin korkusuzluğu nereden anlaşılıyor biliyor musunuz? Parlak isimlerin meydana çıkmasına, meydan okumasına fırsat vermesinden...