Türkiye otomobilde uzun süredir bir babayiğit arıyor. Üstelik bu konuda çıkacak babayiğitlere başbakan her türlü desteğin verileceğini açıkladı. Türkiye’nin devrim macerasının akamete uğratılmasından yıllar sonra yeniden yola çıkmak, geç kalınmış olsa dahi çok önemli bir karar ve adımdır.
Başbakan’ın Türkiye’nin dünyada yerli bir otomobil markası olması konusunda bir babayiğit arayışına girmesi, bununla da yetinmeyip çıkacak babayiğitlere her türlü teşvik ve desteğin verileceğini söylemesi Türkiye için, devrimden sonra yeni bir milat olarak kabul edilebilir. Ancak bu sefer süreç devrim macerasından çok daha farklı olacak. Çünkü Türkiye artık eski Türkiye değildir. Ülkemizin otomotiv yan sanayii dünyaya parmak ısırtacak başarılara imza atıyor. Bir otomobilin neredeyse her aksamını üreten KOBİ’lerimiz var. Sadece İzmir’de bile yüzlerce otomobil parçası üreten KOBİ’lerimiz var. Ancak ne yazık ki montaj sanayisinden tatlı karlar elde eden büyük sermaye grupları yerli otomobil markası oluşturma sürecine çok sıcak bakmadılar. Başbakanın teklifini sözde rantabl bulmadılar. Üstelikte devletin onca desteği ve garantilerine rağmen olumsuz yaklaştılar. Onlardan böyle bir atılımı beklemekte şu aşama da hayal görünüyor.
Tabii ki dünya pazarında başarılı olmak için hangi segmentte otomobil üreteceğiniz çok önemlidir. Türkiye mutlaka yerli otomobil üretecek, kendi markasını oluşturacaktır. Ancak bu konu yenilikçi anlayışla ele alınmalıdır. Geleneksel yakıt ve yakıt sistemlerine bağlı motor teknolojilerinin, bugünkü yakıt kaynaklarıyla çok uzun bir zaman ayakta duramayacağı ve alternatiflere ihtiyaç duyacağı aşikardır. Nitekim hükümette bu konuda fikirlerini değiştirmiş görünüyor. Hükümet klasik otomobiller yerine elektrikli ve benzeri araç teknolojilerinin geliştirilmesi için düğmeye bastı. Bu çok doğru bir tercihtir. Alternatif enerji kaynaklarına yönelerek elektrik, hidrojen, bor hatta hava ile çalışan motorlar üretme arayışları hız kazanmışken; son zamanlarda ise hibrid dediğimiz elektrik-benzin melezi motorlar ile tanışmaya başlamamız yeni teknolojilerde hızlı adımlar atmamızı zorunlu kılmaktadır. Kendi potansiyelimizi açığa çıkaracak bu tür yenilikçi projelere, yönelmek Türkiye için öncelikli konu olmalıdır. Üstün özellikleriyle hidrojenin de en azından bu alternatifler arasında yer alabileceği artık pek çok bilim adamı tarafından dile getirilmektedir. Tüm bu nedenlerle; hidrojen yakıtlı motorlar ve yakıt pili teknolojisine yönelik teorik ve pratik çalışmaların ülkemizde de yaygınlaşması, teknoloji üretiminde pay sahibi olması için Türkiye’nin hızlı adımlar atması şarttır.
Bu gerçekler ışığında hükümet düğmeye basarak TÜBİTAK gibi kuruluşlarla yerli elektrikli araç projelerine yüzde 100 Ar-Ge desteği sağlayacağını deklare etmiştir. Devlet kamu alım garantisi de sunacaktır.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ergün, TÜBİTAK’ın destekleyeceği yerli elektrikli araç üretimi çağrısına, 20 konsorsiyumun başvurduğunu, elektrikli araç teknolojilerinin yerli olarak geliştirilmesi ve bu bileşenlerin kullanılarak yerli elektrikli araç üretilmesi amacıyla TÜBİTAK tarafından açılan çağrının ilk aşamasının tamamlandığını bildirmişti. Bakan Ergün, 10 projenin ikinci aşamaya geçmeye hak kazandığını söylüyor. Desteklenecek projelerin en fazla 4 yıl içinde tamamlanacağını ve bu süre sonunda prototip araçların hazır hale getirileceğini kaydeden Ergün, daha sonra üretici kuruluşlar tarafından seri üretime geçileceğini söyledi. Bakan Ergün, üretilecek araçların kritik ve yeni teknolojilere sahip, dünya ile rekabet edebilecek fiyat ve kaliteye sahip olacaklarını kaydediyor. İşte bu bile Türkiye için çok önemli bir adımdır.
Türkiye artık kendi devrimini yapacak güçtedir. Montajcılar karşı çıksa da bu devrim gerçekleşecektir. Bu devrimin geleceği de parlak olacaktır.