Türk dünyasını konuşuyoruz.
Bizim tarihsizler her şeyi yakıp yıkıyorlar, ama orada içten içe yeni dengeler oluşuyor.
AB ile anlaşmayı hala bir denkleme oturtamadık kaç zamandır.
Maalesef Türkistan'ın Rus tarihselliği içinde donan zamanından bihaberiz.
Türk Devletlerinin 90'larda elde ettikleri bağımsızlıklarını pekleştirmek için giriştikleri denge arayışlarını da kafamıza oturtamıyoruz.
Siz tutarlı bulun bulmayın, Ukrayna üzerinden Rusya'ya karşı konuşlanmış Avrupa, Türk devletleri için de bir denge unsurudur.
İkincisi, yine Ukrayna üzerinden Rus imparatorluğu/emperyalizmi korkusu, asimilasyon politikalarından, etnik ayrıştırmalardan haberdar olmadığınız için size gerçekçi gelmeyebilir ama Türk devletleri için bir tehlike olarak durmaktadır.
Uzatmayayım... 20. yüzyıl jeopolitik denklemi içinde şekillenmiş iktidar ilişkilerinin denge arayışları ile birlikte dönüşüm sürecine girdiği bir dönemde, daha birçok gelgite şahit olacağız. Dolayısıyla son olayı her zaman dediğim gibi mutlak karine haline getirip kestirme hüküm vermemekte fayda var.
Bir de şunu ekleyeyim... Türk dünyası zannettiğimizden fazla yol katetti. Her geçen gün özgüvene dayalı gerçekçi adımlar atılıyor.
Söz gelimi, Rus-Türk devletleri hesaplaşmalarının merkezlerinden biri Hazar Denizi.
Geçen 17 Nisan'da Kazakistan ile Azerbaycan yaz aylarında Hazar Denizi'nde bir tatbikat yapma kararı aldılar ve Rusya'da yer yerinden oynadı.
Malum... Hazar Denizi'nin jeopolitiği, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra uzun yıllar boyunca Rusya'nın kontrolü altında şekillendi.
Ancak dediğim gibi bugün bölgede güç dengeleri hızla değişiyor.
Azerbaycan ve Kazakistan'ın açıkladığı "Hazar Esintisi 2025" ortak deniz tatbikatı, aynı zamanda bölgesel güç haritasının yeniden çizilmesinin başlangıcı olarak da okunmalı.
Türkiye'nin bölgedeki rolü de dikkatle takip ediliyor tabi.
Biz Kıbrıs üzerinden velvele koparaduralım, Türkiye, Azerbaycan'ın ardından Kazakistan'ın da deniz kuvvetlerini modernize ediyor.
Öte yandan bu süreç, sadece askeri kapasite aktarımı değil, aynı zamanda stratejik güvenlik mimarisinin Türk Dünyası ekseninde inşası anlamına geliyor.
Rusya'nın zayıflayan Hazar hakimiyetine gelince... Konu Rusya'nın iç dinamiklerinden bağımsız değil.
Hazar Denizi'ndeki siltleşme, büyük gemilerin etkinliğini sınırlarken; Suriye ve Ukrayna cephelerinde aşırı kaynak tüketimi, Moskova'nın bölgedeki askeri kapasitesini azalttı.
Bugün küçük ve çevik Azerbaycan ve Kazakistan donanmaları, değişen çevresel koşullara daha iyi uyum sağlamaktadır.
Bütün bunlara karşı Rusya'nın tepkisine klasik bir "alan daralması refleksi" diyebiliriz.
Kremlin çevrelerinden gelen askeri hazırlık çağrıları, daha çok iç kamuoyuna mesaj verme amacı taşıyor.
Ekonomik ve politik zorluklar göz önüne alındığında, Rusya'nın doğrudan askeri müdahale yerine ekonomik ve diplomatik baskı yöntemlerine yöneleceği öngörülebilir.
Evet... Türkistan coğrafyasının stratejik kimliği yeniden şekilleniyor.
Azerbaycan ve Kazakistan'ın artan iş birliği, yalnızca ikili bir koordinasyon değil; Türk Dünyası'nın kolektif güvenlik vizyonunun bir parçası olarak okunmalıdır.
Türkiye de bu süreçte hem bir model hem de güvenilir bir ortak olarak öne çıkıyor.
Dolayısıyla Hazar Esintisi 2025 sadece bir askeri tatbikat değildir; bu, Hazar'ın geleceği ve Türkistan'ın siyasi egemenliği üzerine yapılan bir güç gösterisidir.
Ve bu yeni düzenin belirleyicileri, artık yalnızca Moskova'nın direktifleri değil; bölgesel aktörlerin ortak stratejik iradeleridir.