Konjonktür bizi yeni durumla karşılaştırdı. Doğal ittifaklar dönemi başladı başlamasına ama, bu fırsatı yakalamak "vizyon" ve "revizyonist" akla muhtaç.
Liderlerin önemi tam da bu muhtaçlık döneminde fazlasıyla fark edilir.
İçinde bulunduğumuz dönem; "kimliksiz", "değersiz" ve "sınırsız"; meçhulü olan bir dönemdir.
Demografiyi "azaltma" hesaplarının yapıldığı bir dönemde, birde "cinsiyetsizleştirme" yolunu açan bir durum söz konusudur. "Kimliksiz", "milli-değersiz", "cinsiyetsiz" ve "dinsiz" ...
Korkunç bir durum değil mi?
Evet, çünkü kendini kaybedenin tutunacak dalı, topyekûn değerlerdir. Yani; aile yapısı ve dini...
Böyle bir dönemden geçerken, bu arada yeni doğulan ittifaklar söz konusu.
Türk Birliği olarak tanımladığınız ortak değerler sistemi, ağırlıklı oluşuma bir de bu gözle bakılmalı.
Demografik olarak çoğaldıkça, direniş gücü bir o kadar fazlalaşır. Evet ekonomik iş birliği, devletlerin elini güçlendirir ama; bu el "değerler sistemi" ile kalıcı olur ve "bin-yıllık" yapıyı oluşturur.
Başkan Erdoğan, bu çetin dönemin "siyaset inşası" konusunun, usta ismi.
Türkiye için sonuç veren adımları ve eserleri, tüm kardeş ülkelerin nezdinde Türkiye'yi "doğal-cazibe" merkezine dönüşmesini sağladı.
Erdoğan faktörü o kadar önemli ki, Türkiye ve Türk Birliği fikrinden oluşacak yeni gücü "engellemek" için, Erdoğan ve siyasetini "devre dışı" bırakma gayretlerini; giderek daha "açıktan" icraata döküleceğini göreceğiz .
Türk Birliği fikri, uzun ve derin geçmişe bağlı olsa da; bu fikrin fiili oluşuma dönüşmesi, şüphesiz Erdoğan döneminin ve vizyonunun sonucudur.
Kafkasya, Afrika, Orta Doğu ve elbette Türkistan üzerinden gelecek "inşasını", üzerine uzun yıllarını veren de Erdoğan ve vizyoner liderliğidir.
Orta Asya devletlerinin yapısını, sosyolojini ve devlet yönetme formatını da yoruma eklersek, bir çok küresel güçlerin etkisi ve çatışması arasında bulunan Türk Devletleri ile ortak yol haritası çizebilmek, karşımızda önemli bir başarı "hikayesidir".
Peki, neden bu fikrin neticeye ulaşması Erdoğan'la olur?
Bu coğrafya; "güç", "lider" ve "etki" odaklı bakar siyasi-hikayelere. Coğrafyanın kendisi, milli-diriliş modelini öne sürüyor zaten. Türk devletleri modellerini, ne Batı ne de tamamen Doğu modelleri ile kıyaslayamayız.
Erdoğan ile birlikte dayatma değil, "ortak-kazanım" modelini benimsedi bu coğrafya...
Erdoğan'la birlikte kendini "güvende" hissetti...
Çünkü sözüne ve adımlarına "güvendiği" isimdir Erdoğan...
Batı veya Doğu'dan gelen rüzgarla değil, Anadolu'daki, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye'den gelen geleneğe güveniyor bu coğrafya.
Rusya'nın coğrafya üzerindeki başarısının esas nedeni de bu idi. Değerler "zihniyetine" dokunmadı, siyasi "bağlılığı" önemsedi. O nedenle Türkiye'nin diktiği ağaçtan, 200 yıllık direkt müdahalesi olan Rusya'dan, daha fazla ve erken meyve toplaması mümkün olacak.