Eğer bir toplumu tanımak istiyorsanız önce o toplumdaki aile düzenini incelemeniz gerekir. Bütün mirasını devraldığımız Osmanlı aile düzenini tanımaz, bilmezsek bu günü, Cumhuriyet ailesini anlamakta zorlanırız.
Osmanlı aile düzeninde yaşamın çok büyük bir bölümü ev çatısı altında geçerdi. Yaşam ve ölümün insan ömrünün iki kaçınılmaz sonucu olması inancıyla yaşlılar, yeni yetişenlere armağan edecekleri en değerli varlığın, yaşama değer katan, renklendiren, anlam veren telkinler, gelenekler ve görenekler olduğunu bilir, bunların üzerinde titrer, kendilerinden sonrakilerin de doğruluğuna ve iyiliğine inandıkları duygulara sahip olmaları için çırpınırlardı.
Özetle çocuk, ailenin sadece umudu değil avunma nedeniydi de. Evlat, nimet ve bereketti İslam imanına göre. Her doğanın rızkını Allah verirdi. Bu nedenle çocuk düşürmek ya da aldırmak çok büyük günahtı. Çocuğu olmasına karşın mutluluğu evinde aramayan, alınterini ailesinden esirgeyen ayıplanırdı.
Kahveler vardı ancak mahalle kahvelerine zamansız gelen delikanlılar ayıplanır, yaşlılar onlara dönerek:
"Ailen ve çocukları ekmek bekler. Sen zamanını onların rızkı için çabalayarak geçirmelisin. Burada ne işin var?!" derlerdi.
İş bulamayanları, hatta elinde sanatı olmasına karşın sermayesi olmayanları çalıştırmak mahallelinin manevi göreviydi. İmam, muhtar ya da mahallenin en yaşlısı mahallenin zenginlerine haber salar ya da onları ziyaret eder Allah rızası için gerekli sermayeyi sağlardı. Elinde sanatı yoksa, katip sınıfındansa, hemen hemen her mahallede bulunan ve Bab-ı Ali'yle bağlantısı olan bir Paşaya ya da Beye başvurur, bir kalemde işe girmesini sağlardı. Harcanan bunca çaba, evdeki kadın ve çocuklar içindi. Çünkü ÇOCUK Osmanlı aile düzeninde, toplumun ortak varlığı sayılır, sevilir ve korunurdu.
ÇOCUK BÜYÜRKEN:
Çocuğun büyümesiyle ilgili her olay ailenin başlıca konusuydu. Çocuğun dişleri çıkmaya başlayınca, aile içinde diş buğdayı töreni yapılırdı. Haşlanmış buğday üzerine toz şeker, mevsimine göre nar, incir kurusu parçaları konur, üzerine gül suyu serpilir, yeni diş aile ve yakın dostlar arasında kutlanırdı. Dedeler, nineler, büyükbaba ve büyükanneler torunlarının diş çıkarmaya başladığını müjdeleyenlere hediyeler alırlardı. Diş çıkmaya başlayınca çocukların boynuna kurdeleyle çoğunlukla fildişi, maddi gücü olmayanlardaysa kemik halkalar takılırdı. Genç anne nazara karşı bu halkaları mavi-yeşil, kırmızı kurdelelerle süsler, çocuğun boynuna takar, aile büyüklerini ziyarete giderdi.
(Yarın: Çocuk Doktoru Çıkıkcı Hafize Hanım)