Bu yazımın konusu turizm gibi çok önemli, benim de özel olarak çok önemsediğim bir alanda ihanet-i vataniyenin nasıl olacağını göstermek.
Bu iş için de çok uzaklara, başkalarına gitmeden, kendi üzerimden, yazacaklarım üzerinden ihanet nasıl olur, göstermeye çalışacağım.
Kısa bir süre için Bodrum’a geldim, buraya da, gittiğim lokantalara da, balıkçılara da yaklaşık otuz senedir sürekli gidiyorum, bu sene hava çok değişik, tüm Bodrum lokantaları el birliği içinde ağırlığı yerlilerin oluşturduğu turistleri, bugüne dek görülmeyen ölçülerde kazıklamaya çalışıyorlar ve kısmen de beceriyorlar.
Bu yaz Bodrum lokantaları, balıkçıları, adeta, rekabet hukukçularının “uyumlu davranış” diye adlandırdıkları bir tavır içindeler, en küçüğünden en büyüğüne dek hepsi fiyatlarını anlamsız bir biçimde yükseltmiş durumdalar; bu “anlamsız” ifadesine döneceğim.
Türkiye’de, doğrudur, fiyat artışları, AB ülkelerinden daha yüksek, arada nereden bakarsanız bakın, altı-yedi puan fark var ama geçen yazdan bu yaza fiyatlar bu ortalama fiyat artışının çok üzerinde olmuş.
Kendileri ile konuşulduğu zaman da bu yazın çok sıkıntılı olduğunu, Ramazan ve Gezi olaylarının kendilerini çok olumsuz etkilediğini söylüyorlar ama bendeniz bundan pek emin olamıyorum, geçen sene de yaz Ramazanı idi, bir de, özellikle Bodrum’da, yabancı turistin nispeten az olduğu bir yerde, Gezi olaylarının iç turizmi nasıl etkileyebileceğini çözemiyorum, hangi süper zeka acaba, olanağı ve niyeti olmasına rağmen, Gezi olayları nedeniyle tatile çıkmıyor, bilemiyorum.
Yukarıda fiyat artışları için anlamsız ifadesini kullandım, bir iktisatçı, piyasa mekanizmalarına inanıyor ise, ki ben inananlardanım, piyasa mekanizmasına inanmadan nasıl iktisatçı olunur, bunu anlamakta da zorlanırım, “uyumlu davranış” dışında, ki bu da suçtur, fiyat artışlarını anlamsız bulamaz, her fiyat artışı bir arz-talep meselesidir, nokta.
Ancak, bu durum, biraz da, ithalatın terbiyevi etkilerinin olamadığı kapalı ekonomiler için geçerlidir; dışa açık ekonomilerde bir sektör fiyatlarını çok yükseltiyor ise ithalat devreye girer, aklı başında siyasi iktidarlar bu ithalatı caydırıcı, kısıtlayıcı, pahalandırıcı önlemler almazlar, fiyat artışı gerçekleştiren sektör de rekabetle baş başa kalır, aklı başına gelir.
Peki turizmde, Bodrum’da ne yapmak lazım?
Kısa vadede yabancı turizm tesisi ithal etmek kolay değil, denetimle bu işler olamaz, zaten de olmamalı, başka bir çözüm, piyasa içi bir çözüm gerekiyor, o da, ithalatla aynı sonuçları verecek olan bir tavırdır, yerlilerin bu kıyıyı değil, karşı kıyıyı tercih etmeleridir.
Bodrum’dan bir tekneye, çok küçük bir yolcu gemisine atlıyorsunuz, yarım saat sonra Kos’a (İstanköy’e) çıkıyorsunuz, yunan adasında çok çok daha kaliteli servis aldığınız balıkçılarda, ahtapot ızgara yapmasını bilen ahçıların çalıştığı lokantalarda, inanılmaz güzel mezeleri, balıkları Bodrum’da vereceğiniz hesabın EN AZINDAN yarısına yiyorsunuz, önünüze gelen porsiyonlar hem kalite hem nicelik olarak bizim lokantalarla mukayese edilebilecek gibi değil.
Aklı olan balık yemeğe, deniz ürünü yemeğe Bodrum’un karşısındaki yunan adalarına gider.
Bodrum’daki balıkçıların, bunca senelik tecrübeden sonra, hala bir ahtapot ızgara yapmayı becerememelerini ancak tüketiciyi aptal yerine koymalarıyla açıklayabiliyorum; lokantalardaki servis kalitesi farkı ise inanılmaz boyutlarda, Bodrum’un hemen karşısında balıkçılarda lüks hiç yok ama muazzam bir servis kalitesi, yemek kalitesi var, pansiyonlar, ucuz oteller bile çok temiz ve kaliteli; bizde ise çok yüksek fiyatlar, güya lüks bir görüntü ama arkasında bir şımarıklık, bir görmemişlik, inanılmaz bir servis kalitesizliği, hatta hoyratlık var.
AB müzakere sürecine giden süreçte, bendenizin tavizsiz AB tercihi nedeniyle, birileri, bir-iki ulusalcı süper zeka beni Brüksel ajanlığı ile suçlamışlardı.
Bu yazıyla da onlara, aynı kafaya, beni şimdi de yunan turizm ajanlığı ile suçlama şansı veriyorum.
Çok kötü bir servis alarak, kötü yemekler yiyerek büyük paralar vermek isteyen ulusalcılar varsa Bodrum’u tercih etsinler, rasyonel tüketicilere Bodrum’un hemen karşısındaki, yarım saatlik mesafeler, mütevazi ama kaliteli hizmeti ucuza veren adaları tavsiye ediyorum.
Sözüm de, Bodrum’un güya kaliteli lokantalarına takılacak kadar zaten olanağı olanlara.
Buradakilerin de böylece aklı başlarına gelir; terbiyevi turizm öneriyorum.