'Barış süreci’ diye yola çıkıldı, ama galiba tünelin ucunda görünen ışık bir başka gelişmenin habercisi: Süreç yeni anayasanın yazımını ve kabulünü de kolaylaştıracağa benziyor...
‘Tutanak’ta Başbakan Tayyip Erdoğan’ın arzusu olan ‘başkanlık sistemi’ ile ilgili olumlu cümleler ve sonrasında BDP çevrelerinden yükselen “Neden olmasın?” yaklaşımı değil kast ettiğim; o konunun nasıl bir sonuca bağlanacağını bugünden kestirmek hayli zor. Muradım, yenilenecek anayasada tartışma konusu olması beklenen başka kritik maddelerde uzlaşmanın yakalanabileceği umudu...
Anayasa Mahkemesi başkanı Haşim Kılıç’ın dediği doğru, devlet-vatandaş ilişkilerini belirleyen temel metinlerde ‘dayatmaca’ uygun bir yöntem değildir. Ak Parti çevrelerinden zaman zaman yükselen, herkesle uzlaşma aramanın sonucu imkânsızlaştıracağı görüşü de yabana atılamaz...
Dayatma da yanlış, uzlaşma arayışının anayasa yapımını engelleyici bir unsur olarak görülmesi de... ‘Doğru’, bu ikisinin arasında bir yerlerde...
Her eğilimin görüşü anayasaya yansımalı, ancak yansıma illâ eğilim sahiplerinin onayı aranarak yapılmayabilir. Keşke her eğilim anayasa yazımına olumlu yaklaşsa ve orta noktada buluşmayı mümkün kılacak formül üretimine katkıda bulunsa. Bizde öyle olması çok zor. Buluşmaya dünden razı olması beklenebilecek görüş sahipleri, sırf kendileri dışındaki uzlaşmaları zora sokmak için, daha keskin bir tavır bile benimseyebilir bizde...
Bu durumda yapılması gereken ‘empati’ yöntemine başvurmak ve eğilimlerin siyasi temsilcileri yerine onların tabanını teşkil eden kitleleri tatmin ve ikna edebilecek çözümler üretmektir. Tabanının karşı çıkmayacağı uzlaşmaları engellemede zorlanır siyasi partiler...
Özellikle de 12 Eylül 2012 tarihinde yapılan anayasa değişikliği halkoylamasından sonra...
Kısıtlı bir anayasa değişikliği paketiydi o tarihte halkoylamasına sunulan, bazı yönleriyle sistemde köklü değişiklikler yapmayı hedefliyordu. Ak Parti dışındaki partilerin karşı çıkmasına rağmen Meclis’ten geçtiği gibi halktan da yüzde 58 destek aldı...
Nasıl oldu bu?
‘Empati’ yöntemiyle oldu. Değişiklik paketi içerisine alınan maddeler hak ve özgürlük arayışındaki halktan karşılık gördü ve Ak Partiye hiç oy vermemişler bile oylamada “Evet” oyu kullandı. Başka partilerin seçmeni olduğu bilinenler “Yetmez, ama evet” diyerek oy verdiler pakete...
Yeni anayasa için de izlenebilecek formüldür bu: Meclis’te çalışmasını yürüten komisyonun üzerinde uzlaşmaya varamadığı maddeler, ‘empati’ yöntemiyle, yani itiraz edenlerin görüşleri göz önünde tutulup halka ters düşmeyecek biçimde kaleme alınır ve o haliyle milletvekillerinin onayına sunulur. Oylama ‘gizli’ yapılacağı için, ters gelen ifadelerden kaçınacaktır anayasa yazım heyeti... Unutmayalım: 2010 değişiklik paketinde yer alan bir madde Meclis’ten yeterli oyu bulamadığı için düşmüştü. Kaçınmazlarsa, aynı âkıbet dikenli maddelerin başına bu defa da gelebilir çünkü.
Sürecin önemi burada: Terörün biteceği beklentisi o kadar yüksek ki, halkın bir bölümüyle siyasi temsilcileri, kendi çizgilerine ters bile gelse, sürecin olumlu sonuçlanmasını ister hale geldi. O istek, yeni anayasa için motor olarak kullanılabilir.
Tünelin ucu aydınlık...