Hele bakın şu yüzsüzlüğe! Şu pişkinliğe, şu utanmazlığa bakın hele! Binlerce insanın mahremine girmişler, devletin imkânlarını röntgenciliklerine alet etmişler, en yakınlarındakinin bile telefonlarını dinlemişler, yüzlerce ve belki de binlerce aydın, siyasetçi, gazeteci, bürokrat, iş adamı vs vs vs’yi akıl almaz iftiralarla silahlı terör örgütü hanesine yazarak zindana atmaya kalkmışlar, hükümete tuzaklar kurmuşlar, Milli İstihbarat Teşkilatı’na kim bilir kimler adına operasyonlar çekmişler, ülke ekonomisine suikastlar düzenlemişler, kalkınmamızın önüne set çekmeye çalışmışlar ve şimdi şantajdan, casusluktan, hükümeti illegal yollarla devirmeye teşebbüsten hesaba çekilince adalet yolunda yürürken ayaklarına çelme takılan yiğit mazlum ayaklarına yatıyorlar.
Devlete, hukuka, vatana-millete layıkıyla hizmet ettikleri için düşürülmüşler bu hallere! Hep iyilik peşindelermiş de kötüler onun için intikam alıyorlarmış hazretlerden! Veremeyecek hesapları yokmuş! Hukukun dışına asla ve kat’a çıkmamışlar! Sütten çıkmış ak kaşıklığın destanını yazmışlar! Buyursun ispat etsinlermiş suçlarını! Yahu, bu kadar masumiyet abidesi olan adamlar ne diye Emniyet’in, TİB’in, TÜBİTAK’ın bilgisayarlarını boşaltarak izlerini kaybettirmeye çalışsınlar? İzlerinde bir pislik yoksa bu telaş niye?
O kadar can yakanlar, ayakta duracak hali olmayan lösemili kadının evine bile gece baskını düzenleyenler, önlerine gelene yerli-yersiz kelepçe takarak şov yapanlar ve “hükümetin bağımsız yargıya müdahalesi” dedikleri şey olmasaydı yüzlerce masum insanı terörist diye gece baskınlarında toplayıp kelepçeleyerek savcı ve hakim yoldaşlarının kontrolündeki mahkemelere ve ardından da zindanlara sevk edecek olanlar kendileri değilmiş gibi “Vay bu saatte gözaltı mı olurmuş!”, “Vay bu kelepçeler neyin nesi?” diyorlar bir de!
Onların elebaşlarını eleştirmekten başka suçu olmayan gazeteciler tutuklanırken ‘teröristlere darbe’ edebiyatı yapan medya ayakları da birdenbire vicdan ve insaf şampiyonu kesildi başımıza. Yazık değil miymiş, böyle de olur muymuş, falan filan...
Tamam, sabahleyin yapılması planlanan operasyonu paralel devlet ajanları önceden haber vermeyi bıraksınlar ve gece vakti operasyon olmasın, bir daha kelepçe de takılmasın... Ya gerisi? Yukarıda saydığımız onca rezillik? Bilgisayarların temizlenmesi suretiyle kirli işler yapıldığının zımnen itirafı? Bunları nereye koyacağız? Malum medya bunlara bir şey demeyecek mi? Adam gibi bir şey ama! “Vallahi bizimkiler halt etti, biz de halt ettik” gibi bir şey!
Varlığı bütün memleketin malumu olan, kendilerinden başka herkesin “Evet, işte orada, devletin göbeğinde” dediği, şimdi kirli ittifakları icabı öyle demeyenlerin (mesela CHP’nin, MHP’nin) de geçmişte varlığına şahitlik ettiği bir örgütten söz edilirken hâlâ -evet, bu saatten sonra bile hâlâ- “Yok öyle bir şey” diyerek milleti aptal yerine koyuyorlar.
Kimse kendini aptal yerine koydurmasın! Kimse kendini kullandırmasın bunlara! Kardeşlerine tuzak kuran, hiçbir ahlaki değere itibar etmeyen, memlekete bağlı olmayıp memleketi kendilerine bağlamaya çalışan, bu uğurda memleketin en azılı düşmanlarıyla bile iş tutabilen, “güneydeki uzak komşu”yu yani İsrail’i kendi hükümetlerine tercih eden, İslam düşmanı uluslararası emperyalist sistem lortlarına kayıtsız şartsız itaat ederken velinimetleri olan kendi başbakanlarını sırtından hançerleyen bu adamların dostluğuna, yoldaşlığına, müttefikliğine güvenmesin kimse!
İkiyüzlü bunlar. Nankör bunlar. Zalim bunlar. Aldılar mazlumun âh’ını ve şimdi çıkıyor âheste âheste.
Bu daha başlangıç.
Kendilerine kadro açmak için türlü çeşit yalanlarla, çamurlarla, iftiralarla işlerinden ve aşlarından ettikleri ileri sürülen binlerce mazlumun davaları var daha kapıda. Sınav sorularının çalınıp yeni nesil örgüt elemanlarına dağıtılması suretiyle binlerce gencin hakkının gasp edildiği iddiaları da dava üstüne dava konusu olacak. Sonra, şaibeli olduğu ileri sürülen yollarla aldıkları kamu arazileri... Makbuzsuz topladıkları ileri sürülen milyarlarca lira... Bunlar ve daha neler neler.
Gazze’yi kana bulayan İsrail’i tel’in bildirisini imzalamaya yanaşmamalarından anlıyoruz ki, hâlâ oralardan medet umuyorlar. “El”e atfettikleri yamanlık basîretlerini bağladı; asıl yamanlığın “Bey”de olduğunu göremiyorlar. Bedeli ağır oluyor, ama öğrenecekler sonunda.