Donald Trump "çok yakında topraklarımız genişleyecek" diyerek, Grönland, Panama ve Kanada hakkında söylediği sözlerin boş olmadığını bir kere daha gösterdi. Açık söyleyeyim, Trump dünyasının, Amerika'nın güvenliği söylemiyle perdelenmiş yeni bir kolonyalizm sürecine tekabül ettiği anlaşılıyor. Onun için serin kanlı bir şekilde, üç olay üzerinden bir durum değerlendirmesi yapmakta fayda far.
Hemen şunu da belirteyim... Trump'ın dış politikası, ekonomik baskılar ve askeri stratejiyle şekillenen çok yönlü bir güç mücadelesine dayanıyor. Kendisinin de sık sık dile getirdiği "Amerika'nın çöküşünü" durdurabilmek için sadece askeri gücü değil, aynı zamanda ekonomik ve diplomatik tehditleri de etkin bir şekilde kullanmayı hedefliyor. Grönland, Panama ve Kanada, Trump'ın büyük bir strateji doğrultusunda şekillendirdiği dış politika hamlelerinin başlıca odak noktaları şimdilik.
"Ulusal güvenlik için ihtiyacımız var" Trump, Grönland'ı ulusal güvenlik açısından kritik bir bölge olarak tanımlıyor. İç kamuoyuna dönük olarak "Grönland'a ulusal güvenlik için ihtiyacımız var" diyen Trump, Arktik deniz yollarının ve Kuzey Atlantik üzerinden geçen deniz trafiğinin stratejik önemine dikkat çekiyor. Çin ve Rusya'nın artan askeri varlığı, bu bölgenin Amerika açısından kontrolünü daha da önemli hale getiriyor. Trump'ın politikası, sadece askeri üsler kurmakla sınırlı değil; aynı zamanda bu bölgedeki doğal kaynakları ve deniz yollarını kontrol etme amacı taşıyor.
Ticaretin kontrolü için Panama'ya göz dikti
Trump'ın Panama hakkında söyledikleri, ticaretin ve ulaşım yollarının kontrolünün Amerika için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurguluyor. "Çin Panama'daki her şeyi manipüle ediyor" diyen Trump, Çin'in Panama Kanalı üzerindeki etkisini bir tehdit olarak görüyor. Ancak, Trump'ın söylemleri gerçeği yansıtmıyor çünkü Çin, Panama Kanalı'nın kendisini değil, sadece kanalın bazı limanlarını işletiyor. Buna rağmen Trump, "Panama, Amerikan gemilerinden diğer gemilere göre daha fazla ücret alıyor" diyerek, kanal üzerinden alınan ücretlerin Amerika'nın çıkarlarına ters bir biçimde düzenlendiğini savunuyor.
Ekonomik bağımlılığı yeniden tanımlamak
Malum, Kanada, Trump'ın hedef aldığı bir diğer stratejik bölge. Kanada'nın doğal kaynakları ve sanayi, uzun yıllardır Amerika'nın çıkarları doğrultusunda sömürülmüş durumda. "Amerika son 40 yıldır Kanada sanayisini ve Athabasca katran kumlarını sömürüyor" diyen Trump, Kanada'nın Amerika ile olan ekonomik ilişkilerinin dengesiz olduğunu belirtiyor. Trump, Kanada'yı, Amerika'nın ticaret anlaşmalarına daha fazla boyun eğmeye zorlamak istiyor. "Kanada, ABD'ye çok fazla şey borçlu" diyerek, Kanada'nın Amerika ile olan ekonomik bağımlılığını vurgulayan Trump, Kanada'nın daha fazla Amerikan çıkarlarına hizmet etmesi gerektiğini savunuyor.
Hülasası şu...
Bu bölgelerin stratejik önemlerinin yanı sıra, Amerika'nın küresel ticaretin kontrolünü elinde tutma arzusunun da etkisi büyük. Trump, ulusal güvenlik gerekçeleriyle, deniz yollarını ve doğal kaynakları kontrol altına almayı da hedefliyor.
Ve bunun için en yıkıcı silah olan ekonomiyi kullanmaktan çekinmeyeceğini de her fırsatta dile getiriyor. Bu bir başlangıç mı, yoksa krizdeki imparatorluğun iç çelişkilerini güç gösterisiyle gizleme girişimi mi, bekleyip göreceğiz.