ABD’nin yerleşik yapısı, Trump’ı başkan olarak kabul etmemekteki ısrarını sürdürüyor. Yargı, aldığı hemen her kararı iptal ediyor; dolayısıyla Başkan vaat ettiği radikal adımları atamıyor. Basın, Başkan’ı etkisizleştirecek ne varsa yapıyor. Yardımcıları, danışmanları, sağ kolu olarak tanımlanan yakın çevresi yolsuzlukla ve daha da önemlisi Rusya ile olan mali ilişkileriyle bertaraf ediliyor.
Trump’ı önce iş yapamaz hale getirip sonra da koltuğundan edecek gibi gözüken bu sürecin bir dizi nedeni var. Öncelikle belirtmek gerekir ki, başından beri Trump’ın istenmemesi, öngördüğü ekonomi politikasıyla ilgili. Sistemi ayakta tutan büyük şirketlerin içeride ve özellikle de uluslararası alandaki faaliyetlerini derinden etkileyebilecek bir model ileri sürmüştü. Bu model, kabaca bugüne kadar yapılanları tersine çevirecek nitelikteydi. Trump’ın hareket imkanlarını sınırlama sürecinin bir diğer nedeni ise doğrudan Rusya ile ilgili.
Trump-Putin ilişkisinin “vatana ihanet” sayılmasına doğru bir gidişat var. ABD yasaları açısından ağır suç sayılabilecek iddialar, başkanı koltuğundan edebilir ancak meselenin bir de stratejik yönü bulunuyor.
Başkan’ın başarısızlığı
Obama, Rusya’yı karşısına alıp Çin’i “dost” yapmayı, Avrupa’yı ABD’ye eklemlemeyi öngörmüş, ticaret ve yatırım önceliğini de bilişim alanı olarak göstermişti. Trump, Obama ne yaparsa tersini yapma amacıyla Rusya’yı yanına, Çin’i karşısına almayı, Avrupa’yı kaderine bırakmayı, AB’den kopanlarla ikili ilişkileri geliştirmeyi ve ticaret-yatırım önceliğini de savunma sanayine vermeyi tercih etti.
Tercih etti etmesine ancak uygulamaya geçemedi ve bu arada çok geniş bir alanı Rusya’ya kaptırdı, Çin’in de “ötekileştirilmesi” Kuzey Kore’nin ABD’yi tehdit etmesi sayesinde gerçekleşemedi. Böylece ABD yerleşik düzeni hem Trump’a iş yaptırmadı, hem de iş yapmadığı için eleştirilerin merkezine yerleştirdi.
Kabul etmek gerekir ki, Başkan’ın siyasi basiretsizliği de bu sürecin hızlı işlemesinde çok etkili oldu; hem Cumhuriyetçileri hem Demokratları eş zamanlı olarak karşısına almayı başardı.
Başkan’ın başarı arayışı
Başkan’ın bu ortamı bertaraf etmek için bulduğu yöntemlerin ise akıbetine yarar sağlayacak türden olmadığını belirtmek gerekir. İnce bir siyasetle farklı kesimleri yanına almayı denemek yerine, fincancı dükkanına girmiş fil gibi davranıp muhaliflerinin mayalanmasını sağladı.
Son bulduğu yöntem ise ne oranda sıkıştığını daha açık gösteriyor. Savunma ve Dışişleri bakanları, Senato Dışişleri Komitesi’ne bir yasa teklifi sundular. Askeri Güç Kullanma Yetki Yasa’sında 2001-2002 yetkilerine geri dönülmesi isteniyor. Ancak Afganistan müdahalesi kapsamında çıkarılan yasada ufak bazı değişiklikler de talep ediliyor. Bu ufak ayrıntı, askeri güç kullanımında zaman-mekan-yetki sınırının bulunmaması şeklinde.
Özetle Trump, istediği zaman, istediği yeri, istediği kadar vurabilme yetkisi istiyor; bu arzunun gerekçesi olarak da Kuzey Kore’yi, ara ara da İran’ı gösteriyor.
K. Kore’nin Trump’a gerekçe sağlayacak tutumları olduğu açık. Bir çılgınlık yapıp ABD üslerini ya da Japonya’yı vurursa, ABD’nin karşılık vermesi kaçınılmaz olur ve Kongre de yasa çıkarma konusunda hiç nazlanmaz. Ancak henüz böyle bir durum yokken Kongre “önleyici tedbir” kapsamında zaman-mekan-yetki sınırı olmadan Trump’a düğmeye basma yetkisi vermeye hazır olmayabilir.
Belki de Trump ancak bir savaş kahramanı olması halinde koltuğunu koruyabileceğini düşünüyordur. Eğer öyle ise çılgınlığı Kuzey Kore’den değil ABD’den beklemek daha makul olabilir.