Biri gidip, biri geliyor... “Gelenler”in amacı, Türkiye’yi bir şeylere ikna etmek.
İkna faaliyetini yürüten generallerin, yani Votel ve Townsend’ın henüz bir sonuç alamadıklarını, Türkiye’yi “kırk satır-kırk katır” seçeneklerinden birine razı etmekte zorlandıklarını/zorlanacaklarını belirtmemiz gerekiyor.
İkna turlarının amacı, yeni Rakka Planı gereği, bir terör örgütü olan (ABD tarafından da terör örgütü listesine alınmış) YPG/PYD’yi meşrulaştırmak, bu örgütün faaliyetlerine engel olan Türkiye’yi zapturapt altına almak.
Bu konuda en detaylı yazıyı Akşam gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz yazdı.
Okuyalım: “ABD’nin merakla beklenen Rakka planı nihayet Donald Trump’a sunuldu. Ne var ki plan, Trump yönetimi tarafından askıya alınan Obama planından temelde farklı değil. Basına sızan bilgilere göre Pentagon, önceki planın ana hatlarını koruyarak, ufak tefek değişiklerle Trump’a yeni bir metin sundu. Planda, ‘Rakka’ya YPG ile ortak operasyon’ teklifi yer alırken, Türkiye’nin de bu ortaklığa destek sunması bekleniyor! / Raporun Trump’a sunulmasının ardından Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel ile Irak ve Suriye’de DEAŞ’la mücadeleden sorumlu komutan Stephen Townsend, medyaya Rakka operasyonunu PYD ile birlikte yapmak istediklerini duyurdu. Pentagon, hazırladığı planı Trump’a kabul ettirmek için medya üzerinden yoğun bir lobi faaliyeti yürütüyor.”
Demek ki yeni Rakka Planı, o kadar da yeni değilmiş...
Tek fark şu:
Eski plana göre, Rakka operasyonu Türkiye’ye rağmen/Türkiye’nin hilafına gerçekleştirilecekti; bölgedeki biricik kuvvet, ABD tarafından silahlandırılmış PYD olacaktı. Yeni planda ise şu söyleniyor: “DEAŞ’a karşı mücadele edecek biricik kuvvet yine PYD olsun. Türkiye silahlandırılmış bu gücü tehdit olarak görmesin. Hatta bu güce lojistik destek sunsun. İncirlik üssünü açsın. Birlikte operasyon yapmış gibi görünelim.”
Bu yönüyle yeni plan, eskisinden daha kötü...
Eski plan, hiç değilse, PYD’nin işgal girişimlerine karşı çıkan, bölgedeki “terör yapılanması”na karşı en ciddi mücadeleyi yürüten Türkiye’ye meşru gerekçeler sunuyordu. Yeni planı “bu haliyle” kabul etmesi durumunda Türkiye terör örgütleri karşısındaki haklılığını (ve meşruiyetini) yitirecektir.
Bir terör örgütüne karşı mücadele, “hukuk” çerçevesinde hareket eden meşru güçlerle verilir.
Bir terör örgütü olan DEAŞ’a karşı mücadeleye, yine bir terör örgütü olan PYD’yi ortak etmek, evet, ahlaken problemlidir ama onun da ötesinde “yüksek güvenlik riski” barındıran sorumsuzca ve aymaz bir harekettir.
Pentagon’un yeni “Rakka Planı”, DEAŞ’la mücadeleden çok, PYD’ye alan açmayı/PYD’yi “meşru güç” (!) olarak Güney sınırımıza çakmayı ve nihayetinde Türkiye’yi bölmeyi hedefliyor.
Fırat Kalkanı harekâtı, Amerika’yı rahatsız etmişti.
Çünkü bu harekât, bir “yalan”ı deşifre etmişti, yani Amerika açısından asıl hedefin DEAŞ olmadığını (DEAŞ’a karşı mücadeleyi sabote eden gücün Amerika olduğu gerçeğini) ortaya çıkarmıştı ve müttefikimiz Amerika’nın “suçüstü” yakalanmasına neden olmuştu.
Münbiç harekâtından da rahatsızlar...
Obamadöneminde PYD güçlerinin Münbiç’ten arındırılacağı sözünü veren Amerika, bu konuda olumlu adım atmadı. Sözünde durmadığı gibi, Münbiç’teki terör gruplarına “silah yardımını” sürdürdü.
Türkiye’nin müdahalesi, Donald Trump yönetimini yeni Rakka Planı konusunda değişiklik yapmaya icbar edebilir.
Beklenen, söz konusu planın, Türkiye’nin beklentileri doğrultusunda yeniden ele alınmasıdır.