Ukrayna ve Suriye arasında derin bir bağlantı var. Küresel gerilimde Karadeniz ve Akdeniz'in iki kıyı ülkesi uzun yıllar dünya gündemini meşgul etti. Asker-sivil can kayıplarının yanı sıra yarattığı göç dalgasıyla Avrupa'yı da etkileyen iki çatışma alanı, bıraktığı ağır hasarla daha uzun süre konuşulacak.
Aralık ayında Suriye'de yeni bir sayfa açılırken şimdi Ukrayna-Rusya savaşında sona yaklaşıyoruz. Her iki ülkede de jeopolitik gelişmeler etkili olurken, ABD'de yaşanan seçimin yansımasından söz edebiliriz.
Trump, Rusya'yla uzlaşarak savaşı bitirme kararını seçimden önce açıklamıştı. Şimdi ABD Kongresi'nden çıkan milyarlarca doların akıbetini sorguluyor. Avrupalı liderleri savaşı kışkırtmakla suçlarken öte yandan eski Başkan Biden'ın temsil ettiği yerleşik düzenle kavgasında el yükseltiyor.
Ukrayna dosyasında Avrupalı siyasetçilerin günahı çok. Savaş başlamadan diplomasiyi çalıştırabilirler ve müdahale edebilirlerdi. Bir yandan ABD'de etkin lobiler diğer yandan Avrupalı savaş çığırtkanları Ukrayna'yı felakete sürüklediler. Savaşın Rusya'yı da bir hayli yıprattığını, yaptırımlar neticesinde Çin'e daha çok yaslandığını ve şaşırtıcı balistik füzelerine rağmen savaş teknolojisi bakımından zamanın gerisinde kaldığını söylemeliyiz.
Şimdi Trump'ın daha masaya oturmadan Ukrayna konusunda verdiği tavizleri dinliyoruz. Sanki Putin liderliğinin cümleleri Trump'ın ağzından çıkıyor. Peki Trump, Rusya'dan ne isteyecek? Esas hikâye bu soruda gizli. Suudi Arabistan'da Rusya'yla Ukrayna savaşını bitirmenin derin bir anlamı var. Yükselen Çin'e karşı ortak cephe kurma fikrini Çin'in iki büyük petrol tedarikçisine nasıl kabul ettirecek?
Kolay Lokma Olmak
Hegemon güçler için siyasi birliğini sağlayamamış, ortak ideallerde buluşamayan, etnik ve dini tartışmalarla sarsılan ülkeler kolay lokmadır. Bu ülkelerde renkli devrim sevdalıları çok ucuza fonlanır. Medyada ve politikada çığırtkan aktörler desteklenir, cilalanır, parlatılır. Trend kavramlar akademiye dayatılır. Aydınlar ülke gerçeklerinden uzaklaşıp hayalperest söylemlere angaje edilir.
Balkanlar, Karadeniz havzası, Güney Kafkasya bu gergin hattın kırılgan ülkeleriyle dolu. Ortak hikâyeleri karalanan, geçmişiyle yüzleştirilen, ayrılıkçı akımları yüceltilen, radikal grupları pohpohlanan, aile değerleri aşağılanan ülkelerin yurtseverleri hemen şuracıkta gözümüzün önünde gerçekleşen bu acı tabloyu anlamak zorunda.