Türkiye Cumhuriyet tarihinde hiçbir Cumhurbaşkanı, Amerika’ya ismen ve resmen meydan okumamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD yönetimine meydan okurken blöf zannedenler olmuştur. Hem Batı’da, hem de içimizde biliyoruz ki böyleleri var.
Trump da yanıldı, Kılıçdaroğlu da yanıldı, Akşener de yanıldı…
Evet, Erdoğan çok açık meydan okudu: “Terör örgütü içindeki bayraklarınızı kendiniz indiriniz ki, o bayrakları size biz teslim etmek zorunda kalmayalım... Teröristlerle birlikte olanları da toprağa gömmek zorunda kalmayalım...”
ABD, Türkiye’nin gücünü, kararlılığını sınamaya kalktı. Bize “yerinizi, haddinizi bilin” dedi.
Türkiye’nin bugünkü yöneticilerini, eski zamanların vesayet ağalarına boyun eğen yöneticileri gibi gördü, sandı. ABD’ye rağmen Rusya ile işbirliğine giren başbakanları, cuntacı adamlarına (CIA onlara “bizimkiler” diyordu) yaptırdıkları darbelerle hizaya soktuğu günlerin bitmediğini zannetti.
ABD fena yanıldı...
İçimizden bazı siyasiler, tarihi bir eşikte, ordumuz Afrin’e harekât hazırlığı içindeyken, siyasi rant peşine düştüler. Ne yazık ki, onlar da Erdoğan’ın, AK Parti hükümetinin blöf yaptığını düşündüler. Şehitler vereceğimiz tehdidine sarıldılar, adeta “Afrin’den vazgeçilmeli, sakın ha girmeyin” dediler.
Milli kararlılığı öylesine hafife aldılar ki; Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a; “Seni kefenle karşılayan arkadaşlarını gönder önce. Milletin fakir fukara çocuğunu oraya gönderme” dedi. Sonra da ekledi: “Türkiye’nin başına bütün bu olayları açan da bu hükümettir.”
Akşener; “Evlatlarımızı, kuzularımızı bile bile tuzağın içine gönderiyorlar. (Ey Erdoğan) iç politikada dümen döndürüyorsan paralı askerlik yapanları gönder, kefen giyen tosunlarını gönder. Garibanın çocukları üzerinden kabadayılık taslama” dedi.
İçişleri Bakanlığı yapmakla övünen bir şahsiyetin laflarıydı bunlar...
Pekiyi, Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin’e girince bu iki siyasi nasıl çark etti acaba?
Kılıçdaroğlu: “Kahraman ordumuza güvenimiz tam, operasyona da desteğimiz tam. Türkiye’nin sınırlarında terör örgütünün konuşlanması hepimizin tepki göstereceği bir olaydır.” (CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan: "Zeytin Dalı Harekâtı atılması gereken bir adımdı. Doğru bir harekâttır.”)
Akşener: “Suriye'nin Afrin bölgesine yönelik başlatılan kara harekâtında kahraman Mehmetçiğimize başarılar diliyorum.”
Ne oldu, “Garibanlar, fakir fukara çocukları, kefen giyen tosuncuklar” edebiyatı? Birden “kahraman Mehmetçik”, “kahraman ordumuz” hatırlarına geliverdi…
Neden hemen ağız değiştirdiler?
Çünkü bu aziz millet feraset sahibi. Neyin ne olduğunu, harekâtın tarihî önemini, isabetli ve doğru olduğunu biliyor, görüyor. Çok şükür şu anda harekâta, partiler üstü toplumsal bir mutabakat desteği var.
Afrin harekâtı; milli ve manevi değerlerimize sahip çıkanları, aynı vatanda, aynı bayrak altında güçlü ve büyük Türkiye’de yaşamayı sahiplenenleri, heyecanlandırdı, gururlandırdı, sevindirdi.
Kılıçdaroğlu ve Akşener bu milli şahlanışın karşısına dikilemez…
İkisi de harekât öncesindeki abuk sabuk lafları ile fena yanıldılar…
Bir de artık bittiklerini, tükendiklerini nihayet görüp çıldıranlar var: HDP’liler, PKK’lılar ve PKK seviciler.
HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbey; “Bu operasyon, ‘Zeytin Dalı’ adı altında işgaldir” diyor. HDP resmi açıklamasında alçakça, “Afrin’e saldırı Kürt düşmanlığıdır” deniyor. HDP Parti sözcüsü Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, “Afrin’i bombalamanın adını ‘Zeytin Dalı’ koymuşlar. Saddam da Halepçe’de Kur’andan ‘Enfal’ ismini kullanmıştı” diyor.
7 Haziran öncesi HDP’yi parlatanları da unutmamak lazım. Sırf AK Parti’yi çelmelemek için HDP’yi Türkiye’nin partisi ilan edenler...
Şimdi onlar da sus pus. Bakmayın topunun, “savaşa hayır” teranesine sığınmalarına.
İkiyüzlüler. Yalan söylüyorlar. ABD, binlerce tır silahı PYD/PKK’ya verirken “barış” için mi verdi? Madem savaşa karşıydınız, neden ABD’ye iki laf etmediniz? Böyleleri var ya, inanın şimdi ABD ordumuzun karşısına dikilse bayram yaparlar… Ordumuz muzaffer olacak diye ödleri kopuyor.
HDP de, PKK da, PKK seviciler de fena yanıldılar.
ABD Barzani’yi sattığı gibi alayını satacak...