Trump, Kürtleri vurması halinde Türkiye’yi ekonomik yıkımla tehdit etti. Bu açıklama, Türkiye-ABD arasında görüşmeler devam ederken yapıldı. Bir yandan görüşürken öte yandan tehdit etmek nasıl bir şey diye ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’ya da soruldu. Trump’ın her sabah kalkıp aklına ilk geleni tweetlemesi karşısında o bile artık havlu atmış olmalı ki, bana değil, ona sorun dedi.
Anlaşılan Trump çok baskı altında. Suriye’den çekilme kararı öngördüğü politikalarla uyumlu; ancak kendisinden önceki iktidarın düzeniyle uyumlu değil. Kendisi de Obama dönemindeki gibi yatırımını PYD/YPG’ye yaptı. Çekilse Kürtleri terk ettiği, kalsa terör örgütleriyle işbirliği yaptığı ileri sürülüyor. Trump, çekilmeyi ABD’nin DEAŞ’ı yenmesi ve Amerikan askerlerinin ülkelerine dönmesi üzerine oturtularak savunuyor; muhalifleri ise Rusya’ya alan açma sözü verdiğini iddia ediyor. Dolayısıyla ABD Başkanı bir yandan Rusya ile ilişkileri diğer yandan ittifak kurduğu gruplar üzerinden baskı altına alınıyor.
İç kamuoyu baskısıyla Trump’ın kimyasının iyice bozulduğu söylenebilir; ancak bu iddia başkanın aslında normal bir kimyası olduğunu savunmak anlamına gelebilir ki, bundan emin olmak kolay değil.
Bu ne perhiz ne lahana turşusu
Söz konusu açıklama sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı telefon konuşmasıyla, Suriye’de güvenli bölge konusunun ele alındığı duyuruldu. Tampon bölge, güvenli bölge, çatışmasızlık bölgesi, adına ne denirse densin sonuçta kast edilen Türkiye sınır boyunca silahlı örgütlerin ve orduların bulunmadığı bir alan yaratılması söz konusu olacak gibi. Silahsızlığın denetiminin ise bazı yerlerde ABD-Türkiye, bazı yerlerde Türkiye-Rusya işbirliği içinde sağlanacağı öngörülebilir.
Trump’a hem çekilme, hem de bir anlamda tam anlamıyla çekilmeme fırsatı veren bu senaryonun sürekli sabote edilmesinin nedenlerinden birisi ABD iç siyasetiyle ilgili iken, bir diğer nedeni de bu süreçte Türkiye’nin oynadığı ve oynayacağı role itirazı olan ülkeler.
Türkiye’nin eş zamanlı olarak ABD ve Rusya ile birlikte davranması muhtemelen bu iki devletin Suriye’deki varlıklarını dengelemeye hizmet edecek. Ayrıca, kendisine yönelik baskı unsuru şeklinde kullanılan örgütleri işlevsiz kılacak ve Suriye Suriyelilere yeniden kazandırılacak. Bu senaryo, İran’ın Suriye’de geriletilmesini, yerine Rusya gözetiminde Suriye hükümetinin güçlendirilmesini de gerektiriyor.
Trump değişken ama kamuoyları değil
Söz konusu tasarım, Suriye’de başka oyuncuların bulunmasına gerek olmadığını ortaya koyuyor ve anlaşılan o ki Trump’ın tutarsız açıklamalarının nedeni de bu noktaya dayanıyor. ABD’den boşalan yere talip olanlar Trump’a Türkiye’nin çok fena işler yapacağını fısıldayıp duruyorlar. Sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan arıyor, Türkiye ile birlikte çok iyi işler yapılabileceğine ikna oluyor.
Demek ki Trump’ın yanından ayrılmamak gerekiyor, en son kimi dinlerse ona inanıyor. Ancak Trump’ın ikide bir değişen fikirleri olmasına karşın, kamuoylarının değişmeyen bir kanaati olduğu gerçeğini de kabul etmek gerekiyor.
Bu gerçek, Türkiye’de devletin Kürt halkları ile daimi bir mücadele halinde olduğu kanaati. Mücadelenin örgütlerle olduğu, halklarla bir sorun olmadığı ifade edilse de, kamuoylarını ikna edecek girişimlerin sözlerden fazlası olması gerekiyor. Bunun yolu ise evin içini derleyip toplamaktan geçiyor. Terör örgütleri sadece ülkenin bütünlüğünü değil, aynı zamanda demokrasisini de tehdit ediyor. Demokrasinin zafiyet gösterdiği her durum ise sadece örgütlere ve onların propaganda şebekelerine yarıyor.