Evet... Trump öngörülemez biri olduğunu her fırsatta gösteriyor.
Dünya, onun karmaşık cümleleriyle hop oturup hop kalkıyor.
Barış diyor, savaş ilan ediyor.
Düzen diyor, kaos üfleyen cümleleri art arda sıralıyor.
Trump'ın kaotik cümleleri, kimilerince deregülasyon/kuralsızlaştırma politikalarının bir yansıması olarak yorumlanıyor ama, bu neoliberal çelişkileri aşan bir durumun ifadesi bana göre.
Hatırlarsınız... İlk günden itibaren "barışın başkanı olacağım" sözünü tekrarlayıp durdu. Ama koltuğa oturmayı bile beklemeden etrafa tehditler savurdu. Panama Kanalı, Grönland, Kanada, Meksika, hatta Gazze için söyledikleri, barış değil savaş çağrısından başka bir şey değil. Üstelik, ekonomiyi savaş stratejisinin merkezine oturttu. Aslında bunda şaşıracak bir şey yok... Çünkü Trump için "barış", Amerika Birleşik Devletleri her şeyi kontrol ettiğinde ve başka hiçbir ülke karşılık veremediğinde gerçekleşir. İroni bu işte.
Kurduğu kabineye bir bakın. Tam bir savaş kabinesi. Bir de şu neocon meselesi var ki, çelişkinin dik alası bu. Trump, neoconlara karşı savaşacağını ilan ederken, neoconların en güçlü isimlerinden olan Marco Rubio'yu dışişleri bakanı olarak atadı ve Mike Waltz'ı ulusal güvenlik danışmanı yaptı.
Bir başka konu da ekonomi... Amerika'nın ekonomik savaş stratejisinin tutarsızlığı tam da burada kendini gösteriyor.
Trump, ABD'nin yeniden sanayileşmesi gerektiğini söylüyor ama bir taraftan da doların güçlü kalması gerektiğini de vurguluyor. Oysa doların güçlü olması, Amerikan üreticilerini uluslararası pazarda rekabet edemez hale getiriyor. İthalat pahalılaşıyor, üretim maliyetleri yükseliyor. Bir akıl tutulması değil mi bu?
Neden? İktisatçı Michael Hudson'u dinleyelim:
"Trump, sanayileşme ve uluslararası finansı birbiriyle ilişkili bir ekonomik sistem olarak görmeyerek bir tür neoliberal kör noktayı takip ediyor. Teorik olarak, eğer dolar kurunu düşürürseniz, Amerikan ihracatının Avrupa ve Çin'in ihracatıyla daha rekabetçi hale geleceği düşünülüyor. Bu çok saçma! Hangi Amerikan ihracatı? Amerika sanayisizleşti. Para biriminin değerini %90 düşürsün, %90! Amerika'nın yabancı ülkelere taşere ettiği sanayiyi yeniden inşa etmesi 10 ya da 15 yıl sürecek."
Diğer taraftan Trump, BRICS ülkelerine ve Dolar yerine başka para birimlerini tercih eden ülkelere karşı tehditler savuruyor. Dolar'ın gücünü koruyarak, ABD'nin ekonomik üstünlüğünü sürdürmeyi amaçlıyor. Ama bu, dediğim gibi yeniden sanayileşme hedefiyle çelişiyor. Doların değerinin artması, üretim maliyetini katlıyor ve uluslararası rekabeti imkânsız hale getiriyor. Kısırdöngüyü görüyorsunuz.
Gelelim başka bir çelişkiye... Trump'ın yönetiminde 13 milyarder bulunuyor. Bu milyarderler, doları düşük görmek istemiyor. Onlar için dolar ne kadar güçlü olursa, servetleri o kadar artıyor. Bu çıkar çatışması, Trump'ın ekonomik politikalarının gerçekten başarılı olmasının önündeki en büyük engel.
Hülasası şu... Trump'ın ekonomik stratejisi, iç içe geçmiş çelişkilerle dolu. Doların gücünü sürdürmek, sanayileşmeyi teşvik etmek ve aynı zamanda Wall Street'in çıkarlarını korumak arasında bir denge kurmak imkânsız. Bu çelişkiler bir noktada patlayacak ve Trump'ın stratejisinin ne kadar sürdürülebilir olduğunu sorgulatacak.
Ben, Trump'ın çelişkilerinin "decline" yani "iç çelişkilere dayalı" çözülme süreci ivmesini hızlandıracağını düşünüyorum. Amerika, Amerika ile girdiği savaşı, özellikle ekonomik kör noktalardan dolayı kaybedecek ve dünyada koca bir obruk oluşacak.