CHP'de olan biteni yakından takip etmek durumundayız.
Geniş açıdan bakıldığında bunun önemi daha iyi anlaşılır.
Hatırlayalım; Biden, daha Başkan seçilmeden önce ABD'nin, Erdoğan ve AK Parti'ye bakışı ile ilgili stratejiyi, lafı dolaştırmadan söyledi.
Joe Biden, 2019 Aralık ayında New York Times'ın hazırladığı The Weekly programında; "Yapmamız gereken ona (Erdoğan'a) karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Açıkça pozisyonumuzun, parlamentoda da yer edinmek isteyen Kürt nüfusun entegrasyonunu sağlamak olduğunu söylemeliyiz. Yaptıklarının bedelini ödemeli. Onlarla (muhalefet) doğrudan iletişimde olup, hala var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan'ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, darbe ile değil, seçimle. (Erdoğan ve partisi) İstanbul'da dağıldı..." dedi.
Bu konuşmada CHP'yi ve Türkiye'de siyaseti ilgilendiren iki husus var.
1. Biden (ABD), Ülkemizin iç siyasetine doğrudan karışıyor.
Bu, bizim için şaşırtıcı değil. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbelerinin ve son olarak 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin arkasındaki ABD, farklı bir yaklaşım içinde.
Darbe ile yapamadıklarını, muhalefeti doğrudan destekleyerek gerçekleştirmek istiyor ve bunu açıkça ilan ediyor.
ABD, esas rolü de CHP'ye veriyor. CHP'yi cesaretlendiriyor; "İstanbul'da Erdoğan ve partisini yendiniz" diyor.
Bu İstanbul örneği, çok önemli. Çünkü ABD'nin yönetim olarak kimin üzerine oynadığı/oynayacağı da bu sözlerde saklı. "Esas çocuk" Ekrem İmamoğlu...
Ekrem İmamoğlu'nun, daha 42 ay varken Cumhurbaşkanlığı adaylığı için konserlerden tutun, medya siperlerinden çıkartılan tetikçi gazetecilere kadar nasıl para harcadığı artık tefrika ediliyor.
İmamoğlu'nun güvencesi ABD'dir.
2. Biden'ın sözlerindeki "Kürt nüfusun entegrasyonu" ifadesinin de altını çizmeliyiz.
Biden seçilemedi, gitti diye düşünmemeli. ABD'nin stratejik hedefleri, Başkanların şahsiyeti ile değişmez.
Nedir ABD'nin/Haçlı-Siyonist ittifakının Türkiye ile ilgili stratejik hedefi? Türkiye lider ülke olmamalı, uydu bir ülke olmalı, Batı ekseninden çıkmamalı...
Geçmişteki Başkanlığında Trump, Suriye'den üç defa çekileceğini söyledi ama tam tersi oldu. Sınırlarımızda bir terör devleti kurdurulması için ABD, tam bir akıl tutulması ile çalışıyor.
Trump'ın açıklamaya başladığı bakanları, danışmanları konusunda endişelenmemek mümkün değil...
ABD'nin siyasî Kürt hareketi kartı, şu şekilde yürüyor.
Kandil'in, PKK'nın desteklenmesi. Suriye'nin kuzeyinde terör örgütüne İsrail destekçisi bir devlet yapılanması sağlanması. Bunu bir baskı aracı haline getirip iç siyasette PKK'nın partisine, DEM Parti'ye alan açılması.
İşte CHP'yi burada devrede görüyoruz.
CHP'nin DEM'lenmesini anlamak da zor olmuyor...
Parti tabanından tepkiler gelmesine rağmen, sahi CHP'yi DEM'e yapıştıran güç ABD değil de kimdir?
Şöyle de söyleyebiliriz; PKK ve DEM Parti, Kandil'e bağlı. Kandil de ABD'ye bağlı.
DEM'le iş tutan CHP'nin, bağımsız bir politika izlediğini söylemek kolay mı?
Burada bir parantez açıp merak edilen iki konuya değinelim.
1. Trump döneminde Washington'ın iç siyasetimize karışması son bulur, ABD Suriye'den askerlerini çeker mi?
Bunun anlamı PKK'nın, DEM'in büyük darbe almasıdır.
Bu arada FETÖ terör örgütü de ABD'de çöküşe sürüklenir.
2. ABD, Ekrem İmamoğlu'na oynuyor ama şu anda CHP dört parça; Kılıçdaroğlu, Özgür Özel, İmamoğlu ve Mansur Yavaş...
Kılıçdaroğlu ekibinden Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı'nın başlattığı kurultay tartışması, bir anda ortalığı karıştırdı.
DEM otobüsündeki kayyum desteğini de eleştiren Salıcı, Özgür Özel'e "sen padişah değilsin" bile dedi...
CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, yanıt verdi: "Sayın Oğuz Kaan Salıcı, bu durum olsa olsa katıksız bir kibrin, gözü dönmüş bir ihtirasın eseri olabilir..."
Sağlı solu saldırı altında olduğunu söyleyen Mansur Yavaş, "son 50 ankette ben birinciyim" diye peşrev çekti.
CHP'de akıl sahipleri elbette var.
Soruyorlardır; Cumhurbaşkanlığı seçimine daha 3,5 yıl var. Bu dört kişi neden daha şimdiden birbirlerini yiyorlar?