ABD'nin yeni Başkanı Donald Trump dün yemin ederek Biden'dan görevi devraldı. Kelimenin tam anlamıyla devasa bir enkaz devraldı. Zira Biden -sicili zaten hiç parlak olmayan ABD'nin en başarısız başkanlarının başında geliyor.
Malum, ABD küresel sistemdeki eski yerini koruyamıyor, dünyanın ağırlık merkezi Batı'dan Asya Pasifik'e kayıyor ve ABD Çin ile nasıl rekabet edeceğini bile henüz biliyor gibi görünmüyor.
Yeni ABD Başkanı en azından bunun farkında. Kampanya döneminde ve yemin öncesi süreçte ısrarlı ve kararlı şekilde mevcut savaşları bitirip (Ukrayna ve Gazze) Çin ile ilgileneceğini ilan etti Trump.
Yapabilecek mi henüz belli değil ama İsrail ve Hamas arasındaki esir takasıyla gelişen ateşkesin Trump etkisiyle gerçekleştiğinden herkes hemfikir.
Yemin sonrası konuşmasında ise Amerika'nın iç gündemine ve hedeflerine yoğunlaştı Trump.
Meksika sınır güvenliğinden yasa dışı göçmenlerin geri gönderilmesine; berbat durumdaki sağlık ve eğitim sisteminden Covid sebebiyle ordudan atılan askerlerin göreve iade edileceğine; aile ve dini değerler eğitimine ağırlık verip LGBT kampanyasına ket vuracağına; ülkede ırk, renk, din gibi asabiyeler sebebiyle oluşan ayrımcılığa son vereceğine; iklim krizi politikalarına boş verip fosil yakıtlara cayır cayır geri dönüleceğine dair sözler verdi.
Time dergisinin kapağındaki mini animasyonu doğruladı yani.
Beyaz Saray'da masasının üstünde hazır bulacağı çalışma dosyalarını (-ki müesses nizamın kurguladığı mevcut düzeni) elinin tersiyle itecek ve ABD merkezli, ABD'nin kazançlı çıkacağı, kök değerleri önceleyen bir siyaset tutturacak gibi Trump.
Bunu yapabilir mi, yapsa da ABD enkazını kaldırabilir mi müphem.
Zira hemen tüm iddialarının gerisinde ya da altında kaldı ABD. Ne idealize ettikleri adaleti, ne demokrasiyi temsil ediyor bugün.
Gazze kasabı Netenyahu'nun ve işgalci-soykırımcı İsrail'in baş sponsorudur ABD.
Lakin Trump ile de çok fazla bir şey değişmeyecektir.
Araçlar değiştirilir belki. Bomba atmak yerine İbrahim anlaşmaları dayatılır, Gazze'deki hasar biraz toparlanır ama nihai anlamda İsrail'in teo-politik hedeflerine destek vermekten geri durmayacaktır Trump.
İlk Başkanlık döneminde Kudüs'ü İsrail'e başkent olarak hediye eden, Körfez'in parasıyla Sina Çölünde yapay bir "özgür Filistin" kurmayı vaat eden, bunun için de Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleriyle "küre ittifakı" kuran kişidir neticede Trump.
Buna epey inanmış görünüyordu ilk Başkanlık döneminde.
İkinci döneminde bakışının hakkaniyetle değiştiğine ilişkin bir veri yok. Bilakis kabinesi İsrail yanlısı isimlerle dolu.
Yemin konuşmasında da İsrail'in güvenliğine sadakatini ve İsrailli esirlerin evlerine dönmesinden dolayı sevincini yinelerken canice katledilen 50 bin insana dair tek tek kelime dahi etmedi yeni ABD Başkanı.
Esasen Trump'ın tarafı eskiden beri belli bu işte. Masada süpürüp atamayacağı tek dosya İsrail olmalı.
Trump'ın tek çekincesi Netenyahu Hükümetinin ürettiği yüksek maliyetlerden ibaret.
İşlenen savaş suçlarından dolayı küresel manada yükselen protestoların ABD'yi de aşağıya çekmesi. Gazze'deki insani krizin kendileri dışında kimseyi önemsemeyen Amerikan toplumunda bile vicdanları harekete geçirmesi. Küresel adalet arayışının ve "dünya 5'ten büyüktür" anlayışının kitleselleşmesi. İsrail'in stratejik yenilgisinin ABD'yi de yenilmiş gibi göstermesi gibi bir dizi maliyet kalemi İsrail yayılmacılığı konusunda onu daha dikkatli olmaya zorluyor.
Trump, Biden gibi Netenyahu'nun sırtını sıvazlamayacaktır ama İsrail'e silah ve para göndermeye de devam edecektir.
Gazze'deki enkazın altında kalan ABD idealleri ve İsrail mitidir aslında.